Ağ gönül ki Aşk’a can kulağını dikmiş, ağ gönül ki ikinci sûr ile varlığı din’lemeye geçmiş, ağ gönül ki diriliş için kıyam’a ermiş, ağ gönül ki aşık ile maşuk çiftleşmiş..
Gönül iki kumrunun yuvasıdır, burası artık O’nun evi O’nun an’ıdır, bütünleşip tekliğe tarik mekansızlığıdır, zamansızlığın yazıldığı bedraka-i efkârıdır.
Düşüncenin kıyam üzerinde sabite alınması ile birlikte canlanan gönül, önceki yaşamının bir ölüden ibaret olduğunu idrak etmektedir ve ayn’ı an’da soluduğu hû nefeste hayy’atı tatmaya başlamaktadır.
Burası Aşk-ı muhabbetin makamsız kürsüsüz gizli halvet odasıdır.
Gönül tefekkür derinleştikçe canlanır, idrak ve akl’etmeyi oluşturan saf’hadır.
Hakk’ikat’ten işleyişin merkezi, idrakın vücuda giydirildiği ikinci tarikimizdir.
İlk adım olan düşünceye bağlı bir merkezdir.
Merkez olan bir gönül tanımlaması nasıl olurda ilk adıma düşünceye bağlı kalır?
Hani dedik ya, sondan başa baştan sona rücu eylemekteyiz diye, işte başı sağlam tutamaz isek merkezi bulamayız, çünkü merkez dediğimiz an farklı uçların var’olması şarttır.
Dikeye de düşeye de merkezden salınım (dağıtım) sağlanır.
Gönül varlığının içindeki kıyam dikeyi arzularken, ilk adımdaki akışın saflığına ihtiyaç duymaktadır.
Gönüldeki kıyam’ın en güzel, cezbedici unsuru ruh-i Aşk’tır.
Düşüncede oluşan sevgi bağı gönülde Aşk’a dönüştürülmektedir.
Aşk’ın merkezinde olan ya Aşk sunacaktır ya sevgi, başka türlüsü mümkün değildir.
Bu noktada artık ayrı gayrı yoktur, bütünlük içinde Rahmân varlığı mevcuttur. Tanıma ya da tanımama, sevmeme lüksümüz yoktur.
Diğer tüm aşağı (dünyevi) unsurların bahsi dahi yapılmamaktadır. Çünkü burayı muhafaza eden yine düşüncemizdeki kıyamımızdır. İlk kıyam çok önemli hayy’ati bir meseledir. Bu sebeple uzun yıllar almaktadır.
Varlığın tariki içinde içsel bir döngünün tam merkezinde iken, yalnızlık elzemdir. Halvet senin istemen ile olan bir hadise değildir. Varlığın çekimi ve Aşk’ın cezbedici kimyası dünyayı unutturmaktadır. Artık dünyevi ne var ise hepsi şey’dir, nazarınızda mal mülk eş evlat birbirinden farklı değildir, varsa Aşk yoksa yine Aşk’tır.
Muhammedi Mürşid varlığının sırrı içinde olmak, varlığınla adanmaktır. Sessiz, tenha, gizli, kuytu köşe ne varsa hem dışarda hem içerde aranmaktadır. Çünkü Mürşid varlığı tam yönlendiricimiz olmuş, sessiz sesini işitmek için pür dikkat rabt oluşturulmuştur.
Mürşid varlığının yaptırdığı bu talim, Asl’olanı işitmeye çağrıdır.
Farkındaysanız düşüncedeki varlığa oluşturulan rabt ise Mürşid’in talimine talimdir. Düşüncede birleşmediğimiz bir düşünce varlığı ile bir’lik oluşturamayız. Önce düşünceler bir’leşecek sonra gönüller bütünleşecektir..
Varlığı işiten Varlığın kaynağını da işitmektedir ki Rabb Mürşid O’nun varlığından başka bir Varlık değildir.
Eğer ki “varlığım” dediği Varlık, halâ Ben’de demek ise işitilen O’ndan gayrısı olmasa gerek.
Bu noktada Mürşid aslında “işittiğimi işit” demektedir. El vermesi bağlantı kurdurması mânasını taşır ve o el Hakk’ın kudretine bağlı oluşundan yukarıya çekim yapmaktadır.
Daha önceki yazılarımızda da dediğimiz gibi, Mürşid varlığından geçmeden Mürşid varlığımız ile tarik ilerletilmelidir, çünkü dönüş yine varlığımızdan düşünceye intikal edecektir. Yani bu silsile-i tarik yolunu her an’da yürümekteyizdir.
Gönül varlığında da bir çok terk söz konusudur, lakin varlığa rabt ile adapte olmak bu terkleri hissettirmeyebilir, yine kıyamımızın sağlamlığı ile ilgili bir durumdur.
Düşüncedeki terkler gönüle göre daha zordur, bunun sebebi saflaşan düşüncenin kalbi de temizliyor olmasıdır, illaki çer çöp kalacaktır. Mürşid bu çöpleri temizlemende tek yardımcı tek kurtarıcıdır, o kurtarmaz lakin telkini yönlendirmesi ve Aşk-ı muhabbeti ile kurtuluşa erdirilir.
Hatırlayın ki Peygamber (s.a v.) Efendimiz Hz. Ali’ye Kabe’deki ulaşmadığı putları kırması için; “Yâ Ali, benim sırtıma çık da öyle kır.” demiştir.
İşte çeri çöpü bütünleşmiş gönüller böyle temizlemektedir.
Yardımsız, yönelişsiz, Mürşid’siz, rabt’sız katiyen OL’maklık olmamıştır.
Tüm bu İrşad hadiseleri her can’ın Kendi varlığından tarikini oluşturma gayretleridir.
Ne kimse kimsenin yolunu yürüyebilir, ne kimse kimse için şefaat eyleyebilir, her can istinasız her İ’nsan kendindeki varlığa muhtaç ve varlığının yönlendirmesine muhatapdır.
Baş gözünün göremeyeceği bu tarik-i oluşumu Rabb Mürşid varlığı dahil Cemâl’e büründüren O’dur.
Sevgili peygamberimiz de;
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin” buyuruyor.
Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’ın gayb âlemi diyerek nitelendirdiğimiz sırlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiğini adeta bildiğini bildirmektedir.
Çünkü Allah Muhammedi varlığına her şeyi Aşk ile kolay eyledi, çünkü Allah varlığına varlığını müjdeledi.
Şimdi ayn’ı an demleri içinde, Muhammedi Mürşid varlığı tariki Aşk ile kolaylaştırıp, varlığının müjdesini varlığından vermekte..
Yönelin, Aşk ile yönelin.!
Unutun, Allah ile aranıza giren her şeyi unutun. Bu unutmak silmek değildir, yerini değiştirin, Allah’ın varlığını önceleyin.
Göreceksiniz ki, Her Şey Yolunda olacaktır, manevi vücud bulacaktır..
Duyacaksınız ki, Aşk var baştan sona.
İşiteceksiniz ki sessiz sûr’unda.
Dirileceksiniz Ruh-u ilahi kapıda..