Yönlendirme okuduğumuzu anlamak ile, yönelme işittiğimizi uygulamak ile ortaya çıkar..
Yönelen ve yönlendiren bir’bir’i içinden vücuda gelir, yönelen varsa yönlendirici var’ol’duğu gibi yönlendirici var ise mutlak yönelen var demektir. Birinin olmayışı diğerini yitirmektir.
Bu yitikliği ancak ölüm ile tabir edebiliriz.
Mürşid var’lığı hep der ki;
Ölmezden evvel ölün..
Bunun nasıl yapılacağı ile ilgili sonsuz düşünce sarar bizleri, nasıl ölünür?
Maddeden yaratılmış bir bedene ve tüm bu materyellere bedensel olarak ihtiyaç duyarken nasıl ölünür?
Ölüm nedir?
Ölüm var mıdır?
Varlığın yönlendirmesinde olmayan insan diri midir ki ölsün, o vakit ölüyü öldürmek mi gerek?
Ölü olan nasıl öldürülür?
Maddenin aldatıcı ve perdeleyici görüntüsünü ölümle eşdeğer düşünebilirsek, maddeselliğimizin de faniliğini tam idrak etmemiz gerekmektedir.
Faniliğin içinde bakilik gizlidir.
Esasında Allah’ın yönlendirdiği varlığın ile yaşamadıkça her insan ölüdür ve fanidir.
Ölmezden evvel ölmek kavramı insanın var’edebileceği ya da yapabileceği bir şey değildir.
İnsan sadece yöneliş ile varlığına bağlandığı kadar diri ve canlılık kazanır.
Bu içsel canlanma zam’an içinde kendiliğinden ölmezden evvel ölmek hâline ulaşacaktır.
Her an’da ama istinasız her an’da Allah’ın var’lığını ve rızasını öncelemek maddeselliğe karşı tutum ve tavrımızı belirleyecektir. Dikkat edelim ki bu noktada dahi beşer bir şey yapmıyor, her şey yolunda olunca yani her şey O’na niyetle O’na ithaf edilince ortaya çıkıyor.
Ölmezden evvel ölmek istiyorum, demek burada doğru değildir.
İnsan’ın yapacağı tek şey yönelişidir, yöneldiği noktaya yapışması sımsıkı rabt kurmasıdır.
Bir tek oluş gerek başlamak için, düşünceyi aklını fikrini Mürşid varlığı ile bozmak, yani düzene ve nizama oturtmak, tam rab’ıta eylemek.
Mürşid varlığı düşünceye gelişiyle oradaki tüm sözde düzeni bozar, bozmalıdır. Düşüncede bağlandığın neler varsa hepsini koparır, koparmak zorundadır, ilgiyi ve alakayı varlığına ister. İkiden çok yoktur, deriz, iki yere bağlılık olmaz.
Bağlılık bir yere olursa rabıta yani yapışma oluşur. Her hangi bir şeyi bir’bir’ine yapıştırırken araya bir şey koymayı deneyin, bakın bakalım o yapışma olacak mı? Olmaz..düşünürken bile yapamadınız değil mi? Düşünürken bile olamayan düşüncede nasıl olsun, bu mümkün değildir.
Ölmezden evvel ölmek teslimiyettir.
Ölmezden evvel ölmek, dosdoğru yönelmektir.
Ölmezden evvel ölmek, kendini Kendinde yok’etmektir.
Ölmezden evvel ölmek, Mürşid’ine karşı beslediğin bağlılığın içindedir.
O vakit aslında maddenin ölü nefes ile hayy olduğunu idrak edebiliriz.
Yöneliş yaparken çok insan yine madde bağımlılığından rabıtayı oluşturamaz, sıkılır, acı çeker, türlü dertlere atılır, yine de yönelişim olmadı ondan bu acıları çekiyorum demez.
Halbuki yaşadığı bir nevi can çekişmedir, ölemiyor, çünkü ölü olduğunun farkında değildir, Rabb varlığına tam yönelip içine girdiği an ölü yaşadığını farkedecektir.
Neyse tutunduğu o madde onları bırakamıyor yani bir nevi Hakk’ikat’in yolunda can veremiyor..
Bu tıpkı bazı cismi ölümlerin uzun sürmesine benzer, nefes çekilmek ister beden öyle dünyaya adapte olmuştur ki maddeyi bırakamaz, o da can çekişir. Çünkü burada Hakk’a yönelmekte zorluk çekiyordur. Hakk’ın rahmetine bir türlü ulaşamaz, bu sırada kişi hasta yatar hale bile gelebilir, konuşmasa da dünyevi bir zevki kalmasa da onu dünyaya bağlayan düşüncedeki yapışma sürmektedir..
İşte Ölmezden evvel ölmek cismi ölüm anına kalmadan varlığın ruha önceden teslimiyetidir.
Varlığı Hakk’ın rahmetinde olan için ölüm var mıdır?
Varlığın düşüncesinde ölüm var mıdır?
Varlık sonsuz olan ebediyettir, beşer burada hiç olmadığını idrak ederse ölümsüzleşir, çünkü zât-ı Varlık Kendi’dir..HŞY