“Gebe Bırakan Söz”ün ustası olanlar, edebiyatı amacı yalnızca kendisi olan bir eylem alanı olarak görmezler. Onlar için “Sanat Allah”ı aramaktır”, gerisi bir oyundur, bir eğlencedir. Kültürler arasındaki savaşın, hız ve yoğunluk kazandığı Yirmi birinci yüzyılda, edebiyat ve sanat, gerek düşünce, gerek eylem alanında, vazgeçilmez bir yer tutuyor.
*
Görünmeyen dünyanın kapıları, edebiyatla sonuna kadar açılır.
İç ve dış dünyanın hazineleri şiirde gizlidir. O şiiri yakalayanlar, yakında ana yurduna ve baba evine yolcu edilen Sezai Karakoç gibi, toplumları dönüştürecek gücü ateşlemeyi bilirler. Onlar tarihin her döneminde toplumları dönüştürmenin sürükleyici güç olmuşlardır.
*
Karakoç “Bugün şiir ve edebiyata giren, yarın hayata girecektir” derken, sanat ve hayat arasındaki diyalektik ilişkiye dikkat çeker.
Sanat insanı, insan ekonomiyi dönüştürür. Başlangıçta Marksistlerin ileri sürdükleri gibi, ekonomi değil, kültür vardır. Belirleyici olan ekonomi değil kültürdür. Kutsal Kitap’ların bilgi ve bilgelik zenginlikleri, edebiyatçılarla gökyüzünden yer yüzüne taşınır.
*
Bilge edebiyatçılar Anadolu’da, aşağıdan değil de, yukarıdan gelen bir kültür değişiminin, yüzyılların bilgi ve bilgelik birikimi bir medeniyetin, değerlerinin ekonomik ve kültürel yapıdan bir bir sökülmesinin yol açtığı büyük travmaları kitaplarında, bütün ayrıntılarıyla bir kuyumcu duyarlığıyla dile getirmişlerdir.
*
Edebiyatı medeniyet, bilgiyi bilgelik, düşünceyi eylem, şiiri iman için bilen, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergileri çevresinde halkalanan edebiyatçılar, Anadolu’yu Doğu’suyla ve Batı’sıyle bir baştan bir başa kasıp kasıp kavuran dehşet fırtınasını göğüslerinde duymuşlardır. Ancak Mevlana gibi, Hacı Bektaş gibi, Yunus gibi,Hacı Bayram gibi, hiçbir zaman umutsuzluğa düşmemişlerdir.
*
Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında umutsuzluğa, karamsarlığa kesinlikle yer yoktur. Umutsuzluk, kötümserlik ve karamsarlık fırtınaları, edebiyatla ve sanatla dağıtılır.
*
Medeniyetler derin ve büyük bir edebiyat denizi oluşturmadan, düşünceyi eyleme geçiremezler. Her medeniyetin değerlerinin hayata kazandırılmasında, edebiyatlar büyük önem taşırlar.
*
Öncü edebiyatçıları olmayan bir toplumların, dönüştürücü yöneticileri ve dünyayı hallaç pamuğu gibi atan girişimcileri de olmaz.
*
Nasıl kurumuş kaynaklardan can suyu fışkırmazsa, derinliğini
yitiren edebiyatlardan, zengin medeniyetler çıkmaz.
*
Edebiyatlar medeniyetlerin binbir renkli çiçeklerinin, açtığı gizemli bahçeleridir.
BİLİNMEYEN GÖKYÜZÜNÜN BİLGİ VE BİLGELİK HAZİNELERİ EDEBİYATÇILARLA ZENGİNLEŞEREK YENİ AÇILIMLAR KAZANIR
Yorum Yazınız