Ehl-i Beyt, Resulullah Efendimiz’in ailesi ve evlatlarıdır. Ehl-i Beyt; Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Ali (k.a.v.), Fatmatül Zehra, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’dir.
“Ey Peygamber’in Ehl-i Beyt’i! Şüphesiz Allah, sizden kusuru giderip, tertemiz yapmak ister.” ayeti üzerine, Peygamber Efendimiz’e Ehl-i Beyt’in kim olduğu sorulmuş, Allah Resulü; Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i yanına çağırarak, abasının altına almış ve onların Ehl-i Beyt’i olduğunu ifade etmiştir. Bu olay nedeniyle Ehl-i Beyt, “Al-i Aba” olarak da isimlendirilmektedir.
“Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur.”
“Ya Ali! Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin.”
“Her Peygamber’in nesli kendisinden, benimkisi ise Ali’den olacaktır.”
hadisleri, Hz. Ali’nin Peygamber Efendimiz tarafından ne kadar sevildiğini göstermektedir. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’yi sadece övmekle kalmamış, kendisinden devam edeceğini söylediği nesli olan Ehl-i Beyt’ini, Kur’an’la birlikte miras bırakmıştır. Hz. Ali, Allah’a giden yolların öğreticisi olmuştur. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ise Ehl-i Beyt’in iki cennet çiçeğidir.
Zalimin zulmüne karşı çıkmayı tüm insanlığa Hz. Hüseyin öğretmiştir. Hakk’ın, adaletin ve barışın hakim olmasını amaç edinmiştir. Bu uğurda bir damla suya hasret kalarak kendini kurban vermiştir. Hiç şüphesiz tüm toplumların kahramanları Kerbela’da şehit olmuştur. Değerleri uğruna canlarını feda eden çok kahramanlar olmuştur. Ve bugün de vardır ama hiç biri inandığı değerler uğruna sevdiklerini gözü önünde şehit vermemiştir. Hz. Hüseyin mazlumların, yetimlerin kimsesizlerin ve ezilenlerin hakk’ını aramak için sevgi ve barış dini olan İslamı ortadan kaldırmayı hedefleyenlere karşı kendisiyle birlikte sevenlerini şehit vermiştir. İşte onun içindir ki Hz. Hüseyin tüm zamanların Şehidi ve kahramanıdır. Peygamber Efendimiz der ki; “Benim Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisine benzer binen kurtuluşa erer.”
Ehl-i Beyt’in yolunda olan kimsenin şüphesi olmasın. Ehl-i Beyt sevgisi dünya var oldukça devam edecektir. O sevgi okyanusları aşmış, dünyanın en ücra köşelerine kadar muhabbetini yaymıştır.
Sadece Muharrem ayında değil yılın bütün günleri Ehl-i Beyt aşkına bir damla gözyaşı dökmek ne büyük ibadettir…
Muharrem hicri takvimin ilk ayıdır. Adem peygamberden günümüze kadar bütün büyük vakaların isabet ettiği aydır.
Bütün peygamberler, Peygamber Efendimizde nasıl hatm oldu ise, yaşanılan bütün büyük vakalar da Kerbela vakasıyla hatm olmuştur. Kazaların, belaların, musibetlerin en nihaisi Kerbela’da yaşanmıştır.
Kerbela yası; Peygamber Efendimiz adınadır. Evlad-ı Resul’e yapılan zulmün, haksızlığın, matemini hissedebilmek adınadır. Matem bütün Ümmet-i Muhammed’in matemidir. Matem Sünni’lerin, Alevi’lerin kısaca Ehl-i Beyt’i seven herkesin matemidir.
Kerbela’da yaşamış oldukları haksızlıklara ve maruz kaldıkları belalara rağmen Ehl-i Beyt yine de davasından dönmedi. Saltanatı tercih etmedi. Hakk’ı tercih etmenin bedelini, canlarını vererek ödediler. Böylelikle aşkın şehidi oldular.
Kerbela’da Ehl-i Beyt’e yapılanları manevi yönden kendi üzerimizde düşünelim! Bizde de hem yezidi taraf olan nefsi emmaremiz hem de Hüseyni taraf olan ruhaniyetimiz vardır.
Yaşanılanlar sadece o zamanda kalmadı. An’da da nice Kerbela mücadeleleri yaşanmakta. Hz. Hüseyin’i örnek alıp kendi Kerbela’mızda mücadele etmeliyiz. Bizim de mücadelemiz, cihatımız kendi nefsimizle olmalıdır.
Bu mübarek Muharrem ayında Resulullah’ın evlatlarının yasını tutmak; ümmeti Muhammed olmanın gereğidir. Yasımızı tutarken de kendi cihadımıza kendi savaşımıza örnek alarak savaşmalıyız yezidi tarafımızla. Geçmişte yaşanan her şey aslında insan hayatına hep bir ışıktır. Görünen yüzü olduğu kadar bizler için manevi tarafı muhakkak vardır…
Hakk’ın üstün gelmesi için kendisini feda eden, yezidi tarafımızla savaşırken almamız gereken en güzel örneği teşkil eden Hakk’ikat aşıklarına selam olsun…