Zatı ile kaim (kayyum) olan…
Hayy’dan Hû’ya yolculuktur an’da vuku bulan…
Tasavvuf insanın ruhu ile ilgilenir ki Adem ile başlar, o en başa gelmek için bile boşluktan geçer insan, yok’lukta sahne alır, var’lığına giden yolda kendine biçtiği rolü canlandırır.
Başlangıç Adem ile bil’insede Adem’den evveli de şu an sahnede…
Adem kalitesinde yani Kamil İ’nsan olmaklığın yolculuğu, mahlûkat evresi ile başlar. Bir Dost’u örnek alın kendinize bunu algılayabilmek için, O’nu din’leyin, nelerden bahseder konuya ne ile başlar ne ile nokta koyar, Hakk var’lığından muhabbet eyleyen Dost nokta’dan akış sağlar. O’ sonsuz ol’an noktayı yaratandır, bu sebeple noktanın sonsuzluğunu belirtmek için Alî’in idrak’ina ulaşmak, unuttuğunu Dost ile hatırlamak şarttır.
Değişik isimlerde bil’inen tüm o din veya tinsel anlayış bir’den Tek’e, Tek’den bir’e işlemektedir.
Mistisizm’de insanlık şemsiyesi adı altında Tek ol’an’a hizmet verir, zahir gözleri ve kulakları kapatmak ruhani yolculukların esaslarından biridir, mistisizm’in ana dilide düşünceden gönüle bir tarik iletmektir.
Gerçeklik yanılgısı şekillerden oluştuğundan, tüm bu isimlendirilen tinsel yol alma şekillere bağlanmıştır. Bir’bir’inden ayrı gibi görünür, lakin hangi yoldan gelirsen gel o tasavvufun bir’lik yani tevhid hâline ulaşır, ruh’sal tarik için gidilmesi gereken tekke dergah mekanları, tıpkı diğer tinsel din’lerin mekanlari gibi sembolik şekil yani eşyadır.
Eşyaya ihtiyaç duymadan Ken’din’de tevhid’e ulaşan, vahdet-i vücud hâline gelmekliğin tadına varan, Âdem hâlini almaktadır.
Tarikte devam, şekilsizlik üzere O’nun tüm eşya isim ve sıfatlarından arınmaktır, O’ndan başka birşey görmemek, duymamak, O’nun Dost var’lığı ile bir ve bütün olabilmektir.
Herkes Ken’din’de bir’dir ve kendi kitabı bil’inmelidir.
Hakk’ikat gönül okumaktır.
Kur’an’ı gönül’de kuran Yaradan, gönülde Hayy olunca beden kıyam’et’mek için ayağa kalkar, işte dirilme o an başlar.
Hakk’ikat’ten dediğimiz hâl dünyayı sarsar ve bu hâl her bir’e sirayet eder gönülde var’ol’an Dost Var’lığından…
Bu minvalde mezhepler ve tarikatlar hür düşüncenin ifadesidir.
O’ndan yana olan her fikir rahmettir.
Farklı düşünceyi kabul etmemek yobazlıktan ibarettir.
Hak’ikat’ten tarihe bir bakarsan, katiyetle iki Dost’u iki göremezsin, Onlar tevhid yolunun bir’ligi içinde Tek ol’an’a ermiş’lerdir.
Din’in tartışma kanadı şekilden yürüyen, haşa Hakk’ı ikileştiren kısımda mevcuttur, buradan uzak durmak mecburdur.
O’nun Var’lığının olduğu yer, mekânda huzur bulduğundur.
Bu bakımdan hakiki Mürşid-i Kâmil, yani gönül dostları katiyetle kimseyle tartışma dahi yapmaz, gereksiz kelâm etmez masiva konuşmaz, haksıza dahi hayrlısı olsun, der uzatmaz.
O bilir kim din’ler O’nun var’lığını, kime ne kadar kelâm yapacağını, herkes bilemez ki pınarın kaynağını, beden ile değil ruhun ile gidersen karşılar Dost ihtiyacını…
Gönül harikalar yaratır meylederse O’ Dost’un pınarından içmeye, akıtır Ken’din’i Dost Var’lığı ile gönlün’e, pınara karışan can bürünür var’lığının hâline,
artık Dost hiç kelâm etmesede, suyundan bir damla alan bulur Kendin’i SEN olan Ken’din’de…
İ’nsan nisyan’dan kelimeye düşmüştür mânâ’sı unutmak olan bu isim Dost var’lığı ile ünsiyet kazanmalıdır.
Ayrılık unutan içindir, doğrudur, unutana hatırlatan yol gösteren yönlendiren, iman ve takva sahibi Kâmiller’dir.
Onlar mümin olan Hakk Dost’udur. HŞY