Sen bu âlemde O’nun muhammedî var’lığı ile Adem olarak doğdun. Bu içsel tariki gerçekleştirirken bir çok insanla karşılaşıyorsun.
Sen başrolsün sana göre, ya diğerlerinin yolculuğu hangi âlemde?
Her birimiz bir âlemiz aslında kendi iç tarikimizde. Var’lığın doğmuştur iç âleminden zahire ve vâr’lığını hatırlayan uyanır kendi cihanı içinde…
Cihan, âlemleri kainatı ve dünyayı içine alır. İ’nsan’ın vâr’lığının ne yüce olduğunu akıl ile değil gönül bilinç’i ile akletmek şarttır.
Dünya denilen yer, âlemler içinde en alt basamaktır.
Tasavvufun başlıca gayesi olan dünyayı terketmek seni kendi âlemine yaklaştırır, çünkü dünyanın tabiri; en yakın ve en aşağıda olan mânâsındadır.
Yakınlığı uzaklığın yarattığı O’na duyulan özlem ve hasrettir. İşte, aşk’ı oluşturan aşağıdaki bu yakînliktir.
Bilinç’in düşmesi insanın ken’din’i aramasına vesiledir, çünkü İnsan vâr’lığı saf bilinçtir.
Bu saf bilinç, Muhammedî Dost vâr’lığından tarîk eylenen, O’nun dostlarının yolu dediğimiz sırat-ı müstakim yolunda seyr-i sülûk eylemektir.
O’nun yolları çoktur, Dost vâr’lığının iz’ini takip etmek de, Rabbimiz tarafından bildirilmiş ve bizlere sunulmuştur. Muhammedî yol da budur, bu silsile bağına giren ehli-beyt yolcusudur.
Bu konuyu günümüzde yüzeysel anlamak için bile, bilimdeki son gelişmeler takip edilebilir.
Aşağıda yazılanlar düşünceye bir örnektir:
Muhammedî vâr’lığından gelen silsile bağı her ân’da yeniden oluşur.
O her ân’da yeni ve Hayy’dır!
Hakk var’lığı, Muhammedî gönül’den bu bağ’a girecek hakk’ikat’li kullar arar.
Ehli-beyt sevdası burada ortaya çıkar.
Bu mânâ yüklü anlatım tasavvuf anlayışının temelini oluşturur.
Bunun bir de bilimsel açıklaması vardır.
O kendini geliştirmekte olan İnsan’ın tek meşguliyeti’dir.
İlim de bilim de O’na aittir.
DNA, insan varlığının orjinal kod’udur.
DNA, genetik olarak insan vücudunu oluşturan O’nun var’lığından gelen Tek bir dizilem’dir, “bağ’dır”.
Bilim görünen insandaki görünmeyen hücre yapısını araştırırken sonunda yine görünmeyen lakin vâr olduğunu düşündüğü sicim teorisine bağlanır, hatta tanımlarken görünmeyen ama varolan iplikcik der.
İdrak etmekte olan kul bilimin ilim ışığında yol aldığını apaçık görür.
Görünenden yola çıkıp görünmeyen ile yol alan adı bilim olan bu düşünce çalışmaları bile varlıktan yokluğa, yokluktan hiçliğe bir yolculuktur.
İnsan görünen hali ile bir bilim harikasıdır.
İlim görünmeyen Hakk Var’lığındadır, O’nun ilmi insanda ortaya çıkarken insanın görünen kısmında bile görünmeyen araştırılarak bilim olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda en aşağıda dünyada kalmak, Ken’din’den uzak durmak ne acıdır yaşayan için.
O’nun an’ı yarattığı İ’nsan ile zamana yayılmıştır. İnsan ân içinde var olan, ân’ı gönlünde genişleyen zaman boyutunda zamansızlığının ve mekansızlığının vâr’lığını keşfe gelen aciz bir yolcudur.
Cihan-ı âlem içinde, Hakk ile Hayy olmak nasiptir, O’nun kulu olan mümine… HŞY