İç âleminin seni yönlendirdiği zikir, sükût ettirdiği zaman, konuş diyerek kalpden dile gelen kelam. Bunların zamanı ayı günü saati yoktur, her an da bir tek O var’dır. An’ın içine düşersin O’nunla, kendin kalmaz tek Sevgili kalır zamanla. O hep vardır da, beşer anlar birleştikçe zamanla, an’ların tamamı O’dur insan bölünmüştür zam’an’a…
Hakk’ı dost da göz ile gördüm sanırsın, lakin O’nun bir şekli yoktur ki herhangi bir sıfat ile tanınsın. Öyleyse nedir görüntü gibi gelen his, gönlümün dost gönlünü görmesiydi esas giz. Bedenler dünyaya uyum sağlasada, dünya için yaratılmadın asla, dost Cemâl’ı hatırlatır bunu sana, sen Cemâl’de gönül var’lığını ara. O’nu aramaya düştüysen eğer, gönül varlığın seni mutlak dosta çeker. İçindeki arayışın seni dosta sevk eder. Hakk şahittir O’na olan bu AŞK’a tesadüfe bırakmaz, her bir’leşme olandır doğru an’da…
Görüntü bilinmezliğe giden tek yoldur. Burası görerek bileceğimiz bir alan olup O’nun tecelli mekânıdır. İnsan tüm gördüklerinin O’nun bir tecellisi olduğunu idrak ettikten sonra, görünenin ardındaki hak’ikat’in peşine düşer.
Varoluşu, “yoktan varetmek” idraki ile düşünürsek ki bunu düşünce hızı ile kıyaslayın, olmayan şeylerin saniyeden daha az olan an’da varolduğunu hayal edin, zaman boyutu ne kadar önemli varolmaklığın seyri için. Işık hızı dedikleri düşüncenin hızı ile yarışabilir mi bilmem ama, düşünceyi görüntülemek için an’ı sunulan zamana yayıp yücelmek, var’olana tanıklık etmek için şarttı.
Sonsuz olan bilinç, düşünce boyutunda varlığı hayal ediyor. İnsan sonsuz olan’ın, düşüncede yarattığı varlıklarıdır, özümüz olan sonsuz bilinç ve düşünce insanı her an gelişim ve yaratım sürecinde tutmaktadır, bu yüzden düşünceye hep dikkat çekilir, ne düşündüğün varlık alanındır.
İnsandan nasıl bir insan doğuyorsa, varlık alanı düşünce olan insanda düşüncesi ile dost gönülden veledi kalp doğmakta…HŞY