Teknolojinin hızla geliştiği dijital çağda insan kalabilmek mümkün müdür?
Insan nedir? Nasıl bir varlıktır?
Insanın yaşam merkezinde ne vardır? Alemin döngüsünde insanın rolü nedir?
Sorular, sorular, sorular…
Covid-19 salgınıyla birlikte izolasyon dönemi başladı.
Küreselleşen ve tüm ülkelerin, insanların birbirine bağlı ve etkileşimine odaklanarak yönetilen kapitalist sistem bir anda ülkelerin birbirine endişeyle yaklaştığı, insanların birbirinden uzaklaştığı, etkileşimin en aza indirgendiği dünyaya evrildi.
Bu süreçte inzivaya çekilerek tefekkür haline geçelim.
Biz küreselleşen dünyanın faydalarını nasıl maksimize edebiliriz?
Biz insanlığın gerekliliklerini bu dünya düzenine nasıl enjekte edebiliriz?
Tamamen nefs, hakimiyet, güç ve maddiyat üzerine kurgulanmış bir dünya düzenine ufacık, gözle görülemeyen virüs neler yaptı?
Insanların tamamen insanlığını unutturan bu düzende bir virüs neleri ortaya çıkardı?
“Hep ben, her şey bana” bakış açısıyla sürekli etkileşim ve iletişim halinde olan ve iyiliğin huzurundan beslenerek gelişen, düşünen ve dünyaya katkıda bulunan insan tipi yok olmaya maruz kaldı.
Şimdi bir virüs izolasyonla birlikte bu bencil ve nefsani egodan uzaklaşmak gerektiğini de vurgulamıyor mu?
Kendini düşün ama kendinle birlikte diğer insanlığı da düşün!
Ölçülü ve orantılı yaşa!
Sen insansın unutma! Düşünen, akleden ve zor durumları birliktelikle aşabilecek güce sahipsin!
Egondan sıyrıl ve birlikteliğe katılarak çözüm üret!
Yaradılışının evrenselliği ile bütünleş!
Yoksa tek başına egonun sana bir faydası olmayacak.
Kurgulanmış dünya düzeninde, küreselleşen bu yapıda tüm ülkeler fikir birliği için yardımlaşarak bu süreci atlatabilir.
Geliştirilen teknolojiler, çeşitli ülkelerden alınan veriler ve bilimsel çalışmalar ışığında sorunlar çözülebilir.
Sadece tek bir ülkenin kendini bu sorundan kurtarması bir işe yaramayacaktır.
Izole edilmiş tek bir ülke bu dünya düzeninde hareket edemeyecektir.
Işte bu bilinçle toplumsal düzen oturtulmalı.
Sosyolojik yapı, düşünceler ve yaşam tarzı birliktelik, empati ve hoşgörü içinde şekillenmeli.
Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği saatleri bir düşünelim.
Yığınlar dışarıda, bilinçsizce sadece ego, nefs korkusuyla aç kalınacak endişesiyle hareket halinde şuursuzca koşuşturmalar, sanki beyinler uyuşturulmuş gibi…
Kapitalist sistemin inşa ettiği bu yapının, böyle bir kafanın neye faydası olabilir?
Kendine mi? Topluma mı? Insanlığa mı?
Kendi hasta oldu, yetmedi ailesine bulaştırdı, yetmedi topluma yayıldı, oradan da insanlığı daha da karanlık döngüye hapsetti!
Peki değdi mi?
Bir insan alemdir, alem ise bir insandır!
Öyle güzel bir söz ki bu, işte bunu idrak etme vakti gelmedi mi?
Şerden hayrı görüp çıkarmak ve dünyayı esas düzenine getirme zamanı gelmedi mi?
Bir virüs koca bir boşluk oluşturdu ve yeniden bir düzen inşa edilecek.
Bir önceki düzen; kavga, kaos, kan, savaş, ölüm, şiddet, vahşet üzerine kurgulandı ve sürekli bundan beslendi.
Ama artık bunun sonuna geldik.
Kırılma noktasındayız!
Daha kötüsüne evrilmemek için teknolojiyi ve dijitalleşmeyi insanlığı, insanca yaşatmayı merkezileştirecek şekilde geliştirmeliyiz.
Ahlaki ve etik değerleri kağıt bir paradan daha fazla önemsemeyi, düşüncelerin gücünde evrenle bütünleşerek insanlığın bir üst evresine geçmeyi, huzur ve mutluluk üzerine yaradılışın manasını bu sistemin yapı taşı haline getirmeyi başarabilmeliyiz.
Karanlık bir döngüde daha da kötüye evrilmemek için yeni dünya düzeni olması gerekene kavuşturalım!