Bir vakit Muhammed bir evin yapımına yardım etti. Taş taşıdı. İki taşı üstüste koyarken küçük parmağı iki taşın arasına sıkıştı. O sırada taş taşıyan küçük bir çocuğun alnındaki terleri gördü ve terini silmek istedi. Elinin acısını unutan Muhammed çocuğun terini sildi ve ona yanındaki ağızlıktan su verdi. Onu tekrar arkasına koyarken bir adam geldi ve arkasından ağızlığını çaldı. Kimsesiz olan bu adamı yakalayıp taşlamak isteyen yanındaki kişileri o bunu yapmaktan alıkoydu. Onun Muhammed’in suyunu nasıl çalabildiğini konuşan halk ertesi gün içlerindeki münafıklara yem oldu. Münafıklar bir fitne yaydı.”Peygamber olsaydı iyilik yaptığı çocuğun hatırına Allah Muhammed’in suyunu çaldırmazdı”, dediler. Bu söylentiyi yayanlara karşı o çok sabredenlerden oldu ve onlar bir vakit susuz kalınca Muhammed onlara su dağıttı. “Biz böyle insan görmedik” diyen münafıklar tevbe ettiler. “Bizi af et” dediler. Muhammed “af benim değildir, af Allah’ındır” dedi. “Ben size hor bakmam”, dedi.
Bil ki, taş bile gafil olandan değerlidir. Ölüm anınızda sıcaklığınız vücudunuzdan uzaklaştığında sizin için bir hesap zamanı başlar. “Neden buradasın?”diye bir ses sizinle konuşur ve siz en çok sevdiğiniz şeylerin sizin yanınızda olmadığını görürsünüz ki o sizden uzak görmediğiniz sahte dostlarınız size yardım etsinler artık. Sizi toprağın sizi örtmesinden kurtarsınlar. İşte o an siz sıcaklığın sizden olmadığını ve senin gönlündeki Allah’ın sana yardımcı olmadığını anlarsın. Gönlündeki Allah senin nefsinin sana fısıldadıklarını sana yaklaştırır. Ancak dost gönlündeki Allah seni yaklaştırır ki bir de her an içlerindeki rabbini tanıyarak yürüyenler var ya… Onlar ölüm anında kendilerine ‘neden buradasın’ diyen o sesi duyduklarında toprağın üzerine çıktıklarını görecekler ve içinde bulundukları alemden uçarak ayrılacaklar. Onlar daha önce rüyalarında gördükleri o kanatların gerçek olduğunu görecekler ve O’na yaklaşanlar işte onlar olacak. Nefislerindeki Allah’ı sevenlerin o Allah’ı ise onları taş olmaktan kurtarmaz. Allah Afüvv’dir. Allah kendilerindeki canı O’nun dostundan bulanların üzerine gölge olur ve onun üzerine bir nûr indirir. O’nun katından bağışlanan bu nûr senin günahlarını temizler. O’na bir şeyi eş tutmadan gelin. Bu niyet sizi Allah’ın af ediciliğine ve ona ulaştırır. O’na nefislerinizle gelmeyin, içinizdeki Allah seninle konuşamaz ama siz onu başa eş tutarsınız ve o an gelip de ölümü hissettiğinizde, “bu sıcaklık benden neden gidiyor”, diye korkarsınız ki o içlerindeki dostundan başka bir şey düşünmeyen O’nun o kulları ise sıcaklığın hiç bitmeyeceğini anlarlar ve bir kez döndürdükleri o feleklerin genişleyen âlemlerine dahil olurlar.
İşte uçmak budur!
O’nun genişleyen alemlerinin sonu yoktur. Uzayın en uç noktasına kadar genişleyen alemler o noktaya geldiklerinde kendi içindeki bir daralmaya giden O’nun kuvveti o daralmadan yeniden genişler ve sizin hayalinize sığmayan alemler yeniden kurulur ve boşluk her an yeniden genişler ve O’nun sonsuzluğunun içinde bu döngü hiç bitmez. Yine de bunu anlayamazsın. Hak’ikat’i okuyun ve buna içinizden “inandık” deyin, o zaman taş gözünde canlanır ve sıcaklığın ebediyen O’nunla her an yeniden şekillenir.
Var ile yok’u bir edenlerin arkasından yürüyün. İşte doğru yol budur. HŞY