Kâmil insan’a eğilmek, önem vermek Hakk’ın var’lığını kabul etmektir. Ateş toprağı kabul etmedi fakat Hakk toprağı ateşten üstün kılmıştır.
Ateş biterse çile biter, çile biterse Aşk biter, dost olan Aşk ateşi bitmesin diler.
Aşkının taze kalmasını istiyorsan, ateş suyunu gözlerinden düşürebilmelisin. Ateş suyun düştüğü yeri kavurabilmelidir ki, içinde inşirahın oluşabilsin.
Ateşe hakim olmak, toprağa ve havaya hakim olmaktan zordur. Her evliya dört tabiatı içinde hatmeder. Ateşi sindirmek zordur. Çoğu kişi yanar gider, geriye kendinden bir eser kalmaz. Suyun gücünden olan yanmaz, ateş can’ı yakar ama can’dan can’ı (seni sana) verir. Aklını yakanlar çoktur. Çok can değil ama bazıları yandı da, yanmaktan geçti. Alev can’a dokunmadı, el ateşden yanmaz, ateşin içinde durur, ama yanmadan çıkar. İşte himmet budur. Su can’a geldi mi içinde daima akar, akar, akar.
Hz. Musa a.s. ailesine bir ateş gördüğünü ve beklemelerini söyler, belki oradan size bir kor (nûr) getiririm ki ateşin yanında hidayeti bulurum, dedi.
Gaye bu dünyada hidayeti bulmaktır ki bulup O’na ölmezden önce ulaşmaktır. Hidayet te nûr ile bulunur. Sizin inancınıza tâbî olandan başkasına inanmayın. Sizdekiler bir’bir’inize verilenin benzeridir. Bu benzerliklerde yakinlik farklılığı olabilir. Farklılık olgunluk ile ilgili olup, istediğine vermesi O’nun elindedir. İşte bunun içindir ki Allah Hz. Musa a.s.mı o nûr’a doğru çekip hak’ikat yolunu gösterir ve Hz. Musa a.s. çekildiği yerde O’nun sesini duyar, buradaki ses değil, nida olup fizik vücudunun kulağına gelen ses olmayıp, gönül kulağına hitaptır ki bu harfsizdir. O Allah ki çok yakin gördüğü ve Kendisinin seçtiği kuluna kalp kulağından seslenir. Bu sesleniş bir insan sesi olarak değil, kalbin hissedeceği, duyacağı O’nun Kendi sesidir. Bu ses bir nevi iç sestir, işte bu ses fizik kulağı ile değil, gönül kulağı ile duyulur ki bu duyuruş O’nun tasarrufundadır. Bu sesi duyana saygınlık gerektir ki kor (nûr)’dan hidayet yani Hakk yolu bulunsun. Burada zerrece kıskançlık olmamalıdır.
O, mutlak olan alemlerin Rabbidir, bunu ince ince düşünün.
Hani Rabbim sizden önce bir topluluğa, “ateşle oynama” demişti de onların ateş çukurunun yanındaki şehri boşaltmak istememişlerdi, o söz ile uyaran ve Rabbin emri üzerine olan O’nun kulu onları uyarınca onlar “sözün pek bir kıymetli, sen kendini bir şey mi zannediyorsun” dediler. Sonra o ateşin patlayan sesleriyle o çukur onlara mezar oldu ve hepsi helak oldu. Siz şimdi bunların hepsine iman etseydiniz O sizi bir azaptan çok bir müjde gönderirdi. Hep göremediğiniz O’nun var’lığının zâtını yok saydınız, hep delil istediniz. İşte, O da size hem o delili gösterdi ve hem de o delili size ibretlik verdi, o kuşlar sürüyle o külden şehrin üzerine geldiklerinde oradan birer kül alıp uzaklara göçtüler. Oradaki insanlar, evlerinin üzerine dökülen külleri gördüklerinde, gökten çamur yağıyor zannettiler ve dünyanın sonunun geldiğini düşündüler. İşte Rabbim böylece inananlarla inanmayanları birbirinden ayırır. Hani o ateşin yeri yaktığı günü hatırlayın ve yerlerin sahibini kendiniz sanmayın.
Hiç anılır olmak mı istemezsiniz. Bu heyelandan geçmek gibi bir karanlığa gömülmektir. Korkutan ve ceza veren bir Allah’ınız mı var? Seven kalpleriniz var!
Siz bir nizamın içine sevgiyi sizi mutlu eden bir cemalden koyun. Size sayısız nimetler sunulur, o inkarcılar ve sözleri karaya bulaştıranlar yok olup gittiler. Şimdi onlar af da bekleseler, siz onları af etseniz de, üzerlerini toprak ile örttüler. Onlar şuursuz bir cehennemin içinde ebedi yaşayacaklar. Aklını nefsin eline veren için her türlü çirkinlik kapıda bekler.
Ey iman ile inananlar, inanmayanların yanında olmayın. İman sizin kalplerinizde, kalbiniz ile iman etmedikçe huzura eremezsiniz. Sözünü tutmayanın sevgisi taklidi sevgidir. Seven, sevdiğine teslim olur.
Dünyanız ateş çağına girdi. Bu çağda yaşamı yok edecek kara güçleri yarattınız. Dünyayı kurtaracak tek güç sevgidir. İnsan yetiştirin, bu size yeter.HŞY