O’na teslimkâr ol, her şey yolunda gitmesini istiyorsan aşka yönelmelisin.
Öyle bir teslimkâr olup yöneliş sergile ki o aşk’ının sonuna ‘Ullah’ kendinden eklensin ve aşkının yüceliği meydana çıksın, etrafına yansısın. Sevgi zahiridir, Aşk’ullah batınidir. Zahiri koruyarak, batına dönmelisin.
Her şeyi sev ki kendinde aşk oluşsun. Her şeyi sevemezsen O’nun yüce aşkına vasıl olamazsın.
Bildiğin her şey bildiğin kadardır, ya ne kadardır bilmediklerin?
Benliğe bürünme ki bilmediklerin bilinsin. Zikir ehli olup, içine, kendine dönmesini bilmelisin.
Sevgiyi koru, aşka yönel!
Hakikatler sende saklıdır, marifet kendini bulmaktır. Bir yola girmezsen, bir cemale yönelmezsen, marifet sahibi olmaz, hakikate eremezsin.
Şeriat bir yola girmektir, tarikat bir cemale yönelmektir, marifet kendini bilmektir, hak’ikat gerçeğe ermektir.
Maddenin hükmettiği yerde O’nun hak’ikat var’lığı tecelli etmez. Bunu idrak eden varlığından geçer de madde varlığına aldanmaz.
En yüce ayet sensin, kendini güzel okumalısın.
Ne kadar güzel, herkes birbirine “dostum, azizim” diye hitap ediyor. Allah’ın dostluğunu, üstün sevgisini kazanmadan veya kazanmayana bu kadar rahat kullanılıyor. Bu kâli hitap O’nun vedûd sıfatının insanlıkta yayılmasına vesile oluşturuyor. Halbuki bu hâli güzel sıfatlar O’nun seçkin kulları üzerinden insanlığa yayılıyor.
Ehl-i tarik üzre olmak ne güzeldir, yolda dervişliğe talip olmak demektir. Herkes girdiği yolda derviş olabilecek de değildir. Onlar Müslüman oldular mümin olamadılar, sözüne işarettir.
Madden azalanlar, manen çoğalırlar, ki ehli tarik dostları maddeye tapanları temizler, maneviyata yönelenlerin gönüllerini genişletirler.
Bil ki, eğer dış görünüşe bağlanmışsan surete inanırsın, yansıttığın şeyi deneyimlersin. O’nun yarattığı dünyanızda tek bir anlamı olan hiç bir şey yoktur, şeyler senin ona yansıttığın anlam ile değişir.
Sen onu ne kabul edersen o olur. HŞY