Evet, böyle dostluk olur mu?
İnsanlar hayatta çok farklı arkadaşlıklar edinir, dostluklar kurar. Kurulan arkadaşlıklar ve dostluklar bazen kısa, bazen de uzun sürer. Dostluğun devamlılığı hiç şüphesiz samimiyete dayalıdır. Gerçek dostluk sevgi üzerine kurulur ama güven de çok önemlidir. Dostluk bir bakımdan fedakarlık, açık sözlülük, emek, hoşgörü, dayanışma, bağlılık, tahammül, ilgi ve vefa ister. Gerçek dostluklar yanı sıra sahte dostlukların da var olduğu bilinmektedir. Sahte dostlukların insan ruhuna çok büyük zarar verdiği bir gerçektir. Dostlukları basit çıkar hesaplara dayandırmamalı, kolay kolay birbirinden vazgeçmemeli. Hata yaptı diye yılların dostluğunu bir kalemle silip atmak gerçek dostluğun olmadığının göstergesi olsa gerek. Aslında gerçek dostluk, hileyi, bencilliği, şahsi menfaati, ikiyüzlülüğü, rencide etmeyi, yalanı içinde barındırmayan bir manevi kaynaşmadır.
Çoğu kez insanlar “nerede o dostluklar” diyerek “ ah o eski dostlar” özlemini dile getiriyor. Sanki hep geçmişte yaşanmış bu dostluklar.
Ya bugün?
İnsan güzel dostluk örneklerine hasret!
Hepimizin şahit olduğu bazı dostluk örnekleri de vardır, bunları gündeme getirmekte mutlaka fayda var. Dostluklar kaybolmamıştır.
Değerli okuyucular!
İşte özlenen bir dostluğun hikayesi …
Sizlere gerçekten yaşanan ve şahit olduğum bir dostluk örneğinden söz etmek isterim. Küçük yaşta kurulan arkadaşlıklar bazen uzun zaman devam eder bazen de belli bir zamandan sonra unutulur. Dostluk örneğini vereceğim kişiler, Kuzey Makedonya’nın bir şehrinde yaşamaktadırlar. Onlar beraber ilkokula başlamış, birlikte oynamış, yaramazlık yapmışlar, birbirine bazen küserek yeniden barışmışlar. Yaşadıkları sıkıntıları, mutlulukları paylaşmışlar, anca beraber kanca beraber diyerek arkadaşlıkları sıkı bir dostluğa dönüşmüş.
Hem de ne dostluk !
Bir kaç yıl sonra, iki dostun yurt dışına gitme kararı onları çok etkilemiş, derinden üzmüştür. Ayrı olmaları ise onları etkilememiş, aralarındaki iletişimi kesmemişler. Gözden uzak fakat gönülden hep beraber olmuşlar. Aralarındaki sevgi ve saygıyı hep devam ettirmişler. Uzak mesafeler araya girse de arkadaşlıklarına zarar vermemiş.
Hiç beklenmedik bir gün, ansızın gelen bir haberle hepsi derinden sarsılmış. Arkadaşlarından birine yapılan kan tahlilleri sonucu konulan teşhis, neşelerini kaçırmış. Sapasağlam bildikleri dostlarının, son zamanlarda bazı ufak tefek şikayetleri olsa da, böyle bir ciddi hastalık belirtisine inanmak istememişler. Fakat doktorlar acilen tedavinin başlaması gerektiğini söylemiş. Dostlar ise boş durmayıp hemen yurt dışında olanlara da bu üzücü haberi iletmişler. Onlar, arkadaşlarının yanında olmak için hemen yola koyulurlar. Zaman kaybetmeden tekrardan analizlerin yapılması için Türkiye’ye gitme kararı veriyorlar. Hasta olana bir kişi refakat ederek uçakla yolculuk yaparken iki kişi de gidecekleri şehirde ihtiyaçları gidermek için arabayla hareket etmiş. Karar verilen şehre varınca hiç zaman kaybetmeden en iyi hastanede tüm gereken analizler yapılmış. Büyük bir umutla güzel bir haber geleceğine inanmışlar. Birkaç gün içerisinde yapılan analiz sonuçları onları bir daha üzmüş. Konulan teşhis çok ilerlemiş bir kemik kanseriydi.
Dostları için ne gerekiyorsa yapılacak!
Doktorların önerisine göre gereken tedavinin yapılmasına hemen başlanmış. Üç hafta sürmesi gereken tedavi için tüm masrafların ödemeleri arkadaşlar tarafından karşılanmış. “Dostumuzun iyileşmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız, daha uzun bir tedavi gerekiyorsa biz yanındayız, dostumuz size emanet ” diyorlar hastanenin baş hekimine.
Dostlarının sağlığına kavuşması için hiç bir şeyden çekinmiyorlar, yeter ki o iyileşsin!
Ayrılma zamanı geliyor.
Memlekete dönecekler, fakat arkadaşlarını orada yapayalnız bırakmaları canlarını sıkıyor. Düşünmüşler, taşınmışlar ve ona en iyi refakatçı olabilecek kişinin yani eşinin getirilmesine karar verilmiş. Hastaneden de refakatçıya izin verilmiş. Her şeyi çok ince düşünen bu güzel kalpli insanlar, orada bir ihtiyaç olabilir düşüncesiyle eşinin babasıyla beraber gelmesini sağlamışlar. Üzüntülerini içlerinde gizleyerek çok sevdikleri dostlarından güler yüzle, acil şifalar dileyerek memleketlerine dönmüşler. İrtibatlar kesilmiyor. Günde bir kaç kez telefonla arkadaşlarına moral veriyorlar, doktorlardan da tedavi ile ilgili bilgilere vakıf oluyorlar. Üç haftalık tedaviden sonra dostları taburcu olup memleketine döner. Birbirine kavuşmuş, hasret gidermişler. İki üç günden sonra beklenmedik bir anda durum ağırlaşıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Hepsi çare aramak için hastanelere koşuyor doktorlardan bilgi alıyorlar. Yanından bir an olsa ayrılmıyorlar. Zaman içerisinde durum daha da kötüleşiyor. Herkesi bir suskunluk kaplamışken kötü haber veriliyor… Kırk iki yaşındaki can dostları elveda dedi !
Hastanede bulunan kalabalık bir anda yıkıldı… Yürekler yandı… Metanet korundu… Takdiri İlahi denilerek acılar yüreklere indi. Dostları hıçkırıklara boğuldu. Bu acı haber yüreklerini yaktı ama elden ne gelirdi ki ! Sözler boğazlarda düğümlenmiş, gözyaşlarıyla acılarını dindirmeye çalışıyorlar. Ellerinden gelen her şeyi yaptılar… Ama ne çare… Geride kalan acılı bir baba, yüreği yanık bir ana, üzüntüye boğulmuş on yıllık bir eş ve yetim kalan altı yaşında bir kız ve sekiz yaşında bir erkek çocuk. Bu acıya hangi yürekler dayanacak! Gerçek anlamdaki dostlar yalnız sözde değil, özde de dostluklarını gösteriyor. Dostumuz yoktur deyip ailesini unutmuyorlar, ziyaret edip hal hatır sorarak teselli etmeye çalışıyorlar. Yetim çocukları unutmayarak gereken ilgiyi göstermekten çekinmiyorlar. Çocuklara hediyeler alarak onları unutmayacaklarını gösteriyorlar.
Böyle dostluklara özenmez mi insan ?
Dostlarını kaybettikten kısa bir zaman sonra bu fedakar insanlar bir araba satın almaya karar verirler. Çok sevdikleri can dostlarının yaşadığı evin kapısı önünde arabayı park ederler. Acılı eşe : “İyi günlerde kullanın. Evinin yükü senin omuzlarına kaldı, iki yaşlı ve iki küçük çocuğun sana emanettir. Bu zamanda arabasız olmuyor, bu bir ihtiyaçtır. Unutma ki biz her zaman yanınızdayız” diyerek anahtarı teslim ederler. Acılı ailenin yaşam koşullarını, omuzlarına yüklenen ağır yükü hafifletecek daha bazı adımlar atılıyor…
Alınlarından öpülmesi gereken güzel kalpli , merhametli insanlar!
Bu nasıl bir dostluk …? Demez mi insan…
Hey gidi dostluk hey!
Böyle bir arkadaşlığa özenmez mi insan?…
Bu gibi dostlukların artması dileği ile…
Çok teşekkür ederim Haci Eyüp agzına düşüncene kalemine duyguna yüreğini duyguna gönlüne sağlık olsun inşallah çok güzel anlatmışsın yeğenimin HAYATINİ ALLAH AHİRETE BİZLERİ BULUŞTURSUN İNŞALLAH sevgi ve saygılarımla selamlarım ALAEDİN
Amiiiin. Ellerıne sağlık. Her insanın başına böyle Dost….
Sevgili Eyup Salih bey!
Okadar guzel anlatmisisiniz ki..okurken gozyaslarima hakim olamadim..
Halen bu kadar guzel dostluklarin var oldugunu bilmezdim…iyiki varlar Elhamdulil-lah..
Allah cümlemize boyle gercek,yanliz iyi zamanda degil kotu zamanda da yanimizda olacak iyii kalpli dostlar nasip etsin in sa Allah…
Sizin yüreğinize,elinize saglik..yazilarinizin daim olmasi dileğiyle …sevgilerimle…
Selamunaleykum Haci Eyup bey,
yazdıklarınız ayriyetten bi dostluk olduğundan çok duygulandım dolaysıyle insan hatırlamazmi eski kalan dostluklları, iyi ki böyle dostlukllar daha varmış, zaten böyle insanlar var ki bu dünya daha döniyor.
Buluşmak umuduyla selamlar saygılar.
Eline yüreğine sağlik