Attığımız başlık ünlü bir grubun eski bir albümünün ve şarkısının adıdır. İngilizce bir kelime olup Türkçede birleşmiş yaratıklar (veya nefret edilen şeyler) anlamına gelmektedir. Birleşmiş Milletler, uyguladıkları politika ve aldığı kararlarla da bu isme müsemma olmuşlardır zaten.
Srebrenica katliamının üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen hala daha Birleşmiş Milletlerden Boşnak halkına ne bir taziye mesajı gelmiş ne de olayın faillerine hak ettikleri ceza vermişlerdir. Bunun tam tersine bu katillere destek vererek olayların üstü kapatılmaya çalışılmıştır. Sadece Bosna Savaşı’nda yaşanan acı olaylar değil Myanmar’da, Doğu Türkistan’da ve geçtiğimiz aylarda Yeni Zelanda’da yaşanmış olan katliamda da adalet bekçileri sırtını dönüp üç maymunu oynamaya devam etmişlerdir.
Balkanlar ile alakalı olan meseleye dönelim. Üniversitede bir hocam ben daha birinci sınıftayken “Balkanlar pimi çekilmiş bir bombaya benzer. Ne zaman patlayacağı belli olmaz.” demişti. Gerçekten de öyle. Günümüzdeki hayat felsefesi materyalist düzen olup insanlara her zaman daha fazlasını istetiyor. Şu an Balkanlarda özellikle Bosna-Hersek’teki yer altı kaynakları dünyadaki en kaliteli madderlerdir. Srebrenica ismi srebro kelimesinden gelip gümüş anlamına gelmektedir. Burası önemli bir gümüş yatağıdır. Yine Bosna-Hersek’teki altın madenleri de çok önemli bir kaynaktır. Savaş sebebiyle bu kaynaklar işlenemiyor. Şu anda da kaynakları biten bu birleşmiş yaratıklar buralara gözlerini dikerek bu kaynakları sömürmek derdinde. Kaldı ki Bosna savaşında amaçları insanları korumak olan bu güruh hiçbir şey yapmayıp aksine geri çekilerek büyük katliamlara sebep olmuştur. Sırplar kadar suçu vardır desek sanırım abartmış olmam.
Günümüzde verdikleri skandal kararlar ile özlerini hiç kaybetmeden skandallarına devam etmişlerdir. Bugün AB ile birleşerek Türkiye’ye Kıbrıs konusunda vermeye çalıştığı ayarı görmekteyiz. Kıbrıs’ın sadece Rumların olduğunu ve sanki bu adada Türklerin söz hakkı olmadığı şeklinde hareket ederek bizleri ekarte etmeye çalışıyorlar. Kendilerink demokrasi beşiği olarak gösteren bu yaratıkların kendilerini gayet güzel gösteriyorlar. Ancak kaynak aranılan yerler Türkiye kıta sahanlığı içerisinde olup kimseye bunun hesabını da vermek zorunda değildir. Ayrıca sömürgecilik faaliyetlerine günümüz dünyasında da devam eden bu yaratıklar, Rumlarla yaptıkları işbirliklerine yapılan sondajdan pay almak istiyorlar. Türkiye ise “Hakkı’nın hakkı Hakkı’ya” diyerek bu ülkelere paylarını vermeye zaten hazır. Ancak Rumlar bunu kabul etmiyor. Güler misin ağlar mısın.
Ayrıca Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından Gazimağusa’da bulunan Kapalı Maraş bölgesinin tekrar açılacak olması elbetteki KKTC Hükumetinin bir hakkıdır. Ancak Gazimağusa’nın hemen güney kısmında bulunan ve savaş öncesinde Kapalı Maraş bölgesinde yaşayan İngiliz ve Rumların da gayrimenkullerinin verilmesi son derece adil olacaktır. Zaten gerek Türkiye gerekse de KKTC Hükumeti gerekli adımları atmıştır. Bu şekilde de BM’nin de herhangi ters bir karar vermesine de engel olacaktır.
Sonuç olarak birleşmiş yaratıklar özlerini kaybetmeden dün ne ise bugün de aynı kalmıştır. Maddi kaynak için insanların hayatlarını kaybetmelerini bile göze almışlardır ve alacaklar da. Sonuçta yaratıktan insan olmasını bekleyemeyiz.