Balkan Savaşları başladığı dönemde Balkanlarda yaklaşık 2.5 milyon Müslüman yaşamaktaydı. Bölgedeki Hristiyanların Müslüman halka, özel olarak Boşnaklar üzerinde yapmaya çalıştığı göç ve din değiştirtme baskısı kademeli olarak artmış ve çoğu Boşnak ya göç etmek zorunda kalmış ya da katledildi. Savaş sonunda Balkanlarda Müslüman nüfus yaklaşık 1.5 milyona indi.
Savaş döneminde özellikle Sırp ve Yunanların Boşnak halk üzerinde yaptıkları zulümler ise kan dondurucu cinstendi. Sırplar, yeni doğmuş “Çetnik” düşüncesiyle, Yunanlar da İstanbul’un fethinin sözde intikamını almak amacıyla bölgede yaşayan Arnavutlar, Boşnaklar ve Türkler üzerinde adeta etnik bir temizlik uygulamaya kalktı ve az da olsa amaçlarına ulaştılar.
Bu dönemde Karadağlıların da Boşnaklar ve Arnavutlar üzerindeki baskısı oldukça fazla olmuştur. Müslümanların ellerindeki silahlar alındı ve önde gelen isimler hapsedildi. Karadağ’da gerçekleşen bu kırımın sonucu 600-800 arası Müslümanın kurşuna dizildiği söylenmektedir.
Avusturya-Macaristan’ın 1. Dünya Savaşı’nın sonunda Bosna-Hersek’ten çekilmesi Bosna-Hersek ve Sancak Müslümanlarını daha da zor bir duruma soktu. Oluşan bu Hristiyan birliği mengeneyi daha da sıkarak halkı göçlere sevk ettirdi. Her alanda yapılan bu zulüm dil ve edebiyatı da etkiledi. Boşnak, Boşnak Dili kavramlarının kullanımı kesinlikle yasaklandı. 1907 yılında getirilen bir kanun ile de Balkanlarda tek dil oluşturuldu. Bu dilin adına da srpksohrvatski jezik (Sırp-Hırvat Dili ) veya hrvatskosrpski jezik (Hırvat-Sırp Dili) denildi. Hatta öyle ki Bosna-Hersek edebiyatının önde gelen yazarlarından Mehmed “Mesa” Selimovic, Derviş ve Ölüm adlı eserini yazarken dönemin baskılarını anlatmak için Osmanlı Dönemi’ni kullanmak zorunda kaldı. Tıpkı bir atasözümüzdeki gibi: “Kızım sana söyledim, gelinim sen anla.”
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan SHS Krallığı (Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı) döneminde ise Bosna ve Sancak Müslümanlarını çok daha ağır şeyler bekledi. Yazı dilinde kullandıkları Boşnak harfleri ile yazdıkları Arapça harfler ellerinden alındı. Yazı dili olarak latin ve kiril alfabelerini kullanmak zorunda kaldılar. Önemli isimler asılsız sebeplerden ötürü tutuklandı. Sancak Bölgesi’ndeki en büyük katliam ise 10 Kasım 1924 tarihinde Bijelo Polje’ye bağlı Sahovici Köyü’nde gerçekleşti. Burada ne yazık ki anne-babalar çocukların gözleri önünde acımadan katledildi. İmamların alınlarına haçlar kazındı. Yaşanan tecavüz ve hırsızlık olayları da cabası. İşin acı yanı da Müslümanların bu katliamdan bir türlü kaçamamış olmasıdır.
İkinci Dünya Savaşı dönemine girildiğinde ise tam burada Hırvatların etkisi ortaya çıktı. Katolik olan Hırvatlar, Almanların da desteğiyle faşist Ustaşa grubunu kurdu ve gerek Sırpların gerekse Boşnakların üzerindeki etkisi çok fazla oldu. Çetnikler 1941 yılından itibaren başlayarak 1942 yazı sonuna kadar Müslümanlar üzerinde bir katliam daha gerçekleştirdi. Toplamda 8 şehirde binlerce Müslümanı acımadan katleden Sırplar, Foca, Gorazde, Vlasenica ve Srebrenica kentlerinde şehit ettikleri Müslümanları Drina nehrine attılar. Bir sene sonrasında yine Foca ve etrafında yapılan katliamlar sonucu 9 bin Müslüman katledildi.
Tito Yugoslavya’sı döneminde ise milliyetçilik oldukça törpülendi. Çünkü milliyetçilik düşüncesi Yugoslavya’yı parçalayacak olan tek sebep idi ve cezası da ağırdı. Ancak yine bu dönemde uygulanan politikalardan ötürü Müslümanlar değişik yerlere göç etmek zorunda kaldı.
Tito’nun ölmesi ve Yugoslavya’nın parçalanmasının ardından ise ülkeler bağımsızlık mücadelesine düştüler. 1992-1995 senesinde 20. yy’ın en büyük soykırımı Bosna-Hersek’te gerçekleşti. Bu savaşta ölen Boşnak sayısı hakkında henüz net bir bilgi verilememekte. Ancak en az 100 bin Boşnak’ın sistematik olarak katledildiği kesindir. Bunun yanında genç kızlar ve kadınlara vahşice tecavüz edildi. Ne yazık ki savaşın üzerinden uzun süre geçmesine rağmen hala daha Bosna-Hersek’in dağlık alanlarında toplu mezarlara ulaşılmakta. Bazı dağlık bölgelere döşenmiş olan mayınlar hala temizlenmekte. Kim bilir; belki de bu mayınlı bölgelerin içinde hala daha toplu mezarlar bulunmakta.
Yaşanılan olaylardan biri ise Ferhadiye Camii’nin tekrar açılmasında oldu. Bu olay medyada çok fazla anlatılmasa da savaşın ardından Sırpların yoğun yaşadığı Banja Luka şehrinde yaşandı. Caminin açılışı sırasında Çetnikler ile Müslümanlar arasında çıkan çatışmada yüzlerce Boşnak katledildi.
Gerekse eski dinleri, gerekse sonradan kazandığı Müslümanlığın ardından, gerekse dilleri açısından Boşnaklar, Katolik-Ortodoks birliğinden çok fazla zarar görmüştür. Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bu dehşet verici olaylara sessiz kalan devletler kendilerine gelen en ufak bir zararın ardından yaygarayı basıyorlar. Sözde kardeşlik ilkeleriyle kurulan bu devletler hala daha Balkanlarda çıkabilecek olası savaşı iple çekiyor. Bu dizide yazmış olduğumuz yazıda tarih boyunca Müslümanların Srebrenica’yı yüzlerce kez yaşadığını sizlere sunduk. Şimdi de soruyoruz: Sadece Srebrenica mı?
Not: Bu yazı dizisinde kullanılan alıntılar ve sayısal veriler www.bosnakmedya.com internet sitesinden alınmıştır.