Hiç kuşkusuz insansız bir dünyanın, insansız bir hayatın, insansız bir yaşamın anlamı düşünülemez. Her şey insanla değer kazanır. Daha doğrusu insansız hiçbir şeyin anlamı yoktur. İnsan ise düşünmesiyle vardır. İnsan dediğimiz zaman da “düşünen bir varlık” olarak kabul ediyoruz. Yaşamın bir tarafı insanın hareketi, hal ve davranışı ise, diğer tarafı da düşüncesidir. Yani insanın hareketinden önce düşüncesi geliyor.
William Shakespeare de bu gerçeğe değinerek “Konuşmadan önce düşün, eylemden önce tart.” sözüyle ifade etmiş. Aynı zamanda düşünmeyle ilgili: “Hiçbir şey kendinde iyi ya da kötü değildir, her şey o şeyle ilgili düşünmemize bağlıdır.” demiştir.
Peki insan yeterince düşünüyor mu?
Çoğu kez düşündüğümüzü sanıyoruz, fakat gerçekten düşünüyor muyuz?
Yaşanan bazı olaylardan sonra “keşke bunu önceden düşünseydim.” diyor insan.
Düşünmek, eğri ile doğruyu ayırt etmektir aslında. Sağlam ve ölçülü olanı bulmaktır. Gerçeği bulmaya gayret etmektir. Bildiklerimizi tekrar gözden geçirmektir. Ölçü ve ahenk getirmeyi başarmaktır. Hal ve davranışlarımızı düzene koymaktır. İnceleme ve seçme faliyetidir. Engelleri aşmaktır. Çözüm bulmaktır. Önemli olan ise, olumlu düşüncelere odaklanmaktır. Hayatımızı şekillendiren en önemli güçtür “düşünmek”.
Düşünmek, aklı çalıştırmak, olaylardan doğru sonuçlar çıkarmak, bilinmeyenleri bulmaktır. İnsanlığın barışı, huzuru, gelişmesi için bilinmeyenleri bulmak!..
İnsan aklı sorgulayarak düşünerek sonuç elde ederek ve bunları bir mantık düzeni içinde yaparak gelişir. Aslında düşünce, bir başka ifade ile, akıl ve mantık ile olur. Düşünürken, akıl ve mantık el ele ve uyum içinde olduğunda doğru sonuç ortaya çıkar. Düşünmek aklımızı çalıştırmaktır. Akıl çalıştıkça, devamlı geliştikçe elde edilen yeni bilgilerle durumu anlamak, işin aslına varmak olur.
Bugüne kadar insanlık için yararlı bilgileri ve sonuçlarını yalnızca düşünenler, çalışanlar, alın teri dökenler buldular.
Napolyon’un çok ilginç bir sözü var, şöyle diyor: “Ben durmadan çalışırım, pek çok da düşünürüm. Eğer her şeye derhal cevap verebiliyor, göğüs gerebiliyorsam, bunu, bir işe başlamadan önce uzun uzadıya düşünmeme, bütün olasılıkları göz önünde bulundurmama borçluyum.”.
Portekizli şair Fernando Pessoa ise: “Hiç düşündün mü senin bana, benim sana nasıl da görünmez olduğumuzu? Hiç düşündün mü ne kadar cahiliyiz birbirimizin? Birbirimizi görmeden görüyoruz birbirimizi. Birbirimizi duyuyor ve sadece kendi içimizdeki sese kulak veriyoruz. Başkalarının kelimeleri kulaklarımızın hataları, aklımızın denizlerinde olan kazalardır. Ne kadar da güveniriz başkalarının kelimelerine yakıştırdığımız anlama!”
Düşündüğümüzde hayatımızda çeşitli şeylerin yaşandığının farkına varırız. Çok şeylerden ders çıkarır veya pişman oluruz. Hatta bazı şeyleri silmeyi de düşünmüş olabiliriz. Düşünmemekten yapılan bazı hata ve yanlışları silmek, ama bazı şeyleri belki de eklemek ister insan.
Nazım Hikmet de bunu şöyle dile getirmiş:
Bir silgi olsaydın ne silmek isterdin?
Hatalarını mı yoksa kötü anılarını mı?
Yoksa başarısızlıklarını mı?
Kalem olsaydın kimi eklemek isterdin hayatına?
Seni dinleyecek birini mi?
Sana küçük mutluluklar yaşatanları mı?
Yoksa her daim yanında olanları mı?
Şimdi durup bir düşün, neler eklemek isterdin?
Neler silmek isterdin?
Romancı Adam Fawer: “Hayatından silmek istediklerini gerçekten sil, çünkü geri dönüşüm kutusunda bekletirsen sistemini yavaşlatır.”.
Siz ne silmek isterdiniz veya eklemek?
Düşündüğümüzde belki de silmek istediğimiz çok şey vardır. Olması hiç istemediğimiz olaylar mutlaka olmuştur, keşke yaşanmasaydı, şöyle olsaydı, böyle olsaydı dediğimiz durumlarla karşı karşıya kalmışız bazen. Çoğu kez kader böyleymiş, yaşanması gereken yaşanmış diyerek kader olarak değerlendirdiğimiz oluyor.
Suçu kadere atmak da çok kolay oluyor değil mi? Tabii sorumluluktan kaçmak için. Yanlışımızı, hatamızı görmemezlikten gelmek için.
İnsan vermiş olduğu kararlarla, attığı adımlarla kendi kaderini çiziyor ve yaşıyor sözüne ne dersiniz?
İnsan neden sorumluktan kaçmak istiyor?
Hayatımızın şekillenmesinde etkili olan bazı dış etkenleri de unutmamalı. İnsan yaşadıklarını düşünerek değerlendirerek mantık süzgeçinden geçirerek hayatını ve yaşamını gözden geçiriyor herhalde. Şöyle yapmasaydım, aldanmasaydım, güvenmeseydim, daha derin düşünseydim, ah şu aklım olsaydı, değer verdiğim kişilerin gerçek yüzlerini görebilseydim…
Bazen de insan yaşadığı olaylardan memnun olmalı, gerçeğin, hakikatin, gün yüzüne çıktığından kendini şanslı kabul etmelidir. Yanlış inandığının farkına vardığı için…
Dost görünenleri, sana zulmedenleri, seni menfaatleri için kulanmak isteyenleri, ikiyüzlü davrananları, seni aldatanları, mutluluğunu elinden almak isteyenleri, huzurunu bozmak için uğraşanları, her durumda suçu sana atmak arzusunda olanları, hayatını zehir etmek için iftira atanları, acına acı katanları, neşene engel olanları, seni incitenleri, sana hakaret edenleri, yaptığı bir iyiliği hep yüzüne vuranları, moralini bozanları, hakkında hep olumsuz yorum yapanları, kendilerini hep haklı görerek seni suçlayanları silmek istemez misiniz?
İnsan çoğu kez hata yapabilir, fakat bazı hataların doğruyu bulmada yol gösterdiğini de unutmamalı.
Bir şeyi de unutmamalıdır insan, iyilikleriyle-kötülükleriyle, acılarıyla-tatlılarıyla, başarılarılarıyla-çöküşleriyle, yani bütün geçmişiyle yaşanmışlıklardır. Önemli olan her durumdan ders çıkarmaktır. Provası yoktur hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek.
Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
“Nasıl bakarsan öyle görürsün! Nasıl görürsen öyle düşünürsün! Nasıl düşünürsen öyle yaşarsın!”
Düşünmek, bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek, akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmektir. Gerçek düşünme, bilgi ve düşünce parçalarının mantıklı ve tutarlı bir şekilde bir araya getirilmesini gerektirir.
Gerçek düşünmenin temel amacı, ya bir gerçeği anlamak ya da bir problemi çözmektir.
İlahi mesaja kulak verdiğimizde “Düşünmez misiniz?” sorusuyla karşı karşıya kalıyor insan. İnsanı irşad anlamında “Düşünmez misiniz, idrak etmez misiniz, ey akıl sahipleri!” diye akıllarımıza , vicdanlarımıza hitap ediyor ilahi mesaj.
Peki, duyan nerede?
“Düşün, akıl erdir, tefekkür et!”
Düşünmek yaşamın pasını silmektir, vesselam.
Bir düşünce bir ateşten daha çok ileriyi ısıtabilir.
Kuranda Hazreti Allah defalarca hiç akletmezmisiniz diye defalarca uyarır arif olan anlar ne diyelim. Harika yazı olmuş.
Kalemine sağlık güzel yazılar istifade ediyorum.Rabbimin daha güzelleri nasip etsin inslh.