Arnavutluk 1912’de bağımsızlığını ilan ederken bir kısım aydınlar, Osmanlı’nın ‘despot’ idaresinden kurtuldukları için bayram ediyorlardı. Prizren Birliği’nden (Lidhja e Prizrenit) tek çıkar yolun Arnavutların bağımsızlığı ve tek adam yönetiminden kurtulması olarak düşünen Arnavutların hesaba katmadıkları bir şey vardı.
28 Kasın 1912’de Arnavutluk İsmail Qemal (Kemal) başkanlığında bağımsızlığını ilan etti. Etti etmesine de Belgrat ve Atina bu bağımsızlığı tanımadı. Üstelik işgal ettikleri Kosova, Çameriya (Epir) ve Batı Makedonya’nın kendilerine ait olduğunu söylediler.
Bundan sonra İsmail Kemal, Avrupa başkentlerinde yaptığı politikalar sayesinde 1913’te toplanan Londra Konferansı’ndan sonra Arnavutluk’un bağımsızlığı ilan edildi. Bu sayede Arnavutluk, büyük güçlerin koruması altına da giriyordu. Fakat daha sonra İtalya, İsmail Kemal’i devlet yönetiminden uzaklaştırdı ve Arnavutluk’u kontrol etmeye başladı. Büyük Arnavutluk’u tasarlayan Kemal’in planı suya düştü ve ülke parçalandı.
Arnavutluk, “bağımsız ve egemn bir PRENSLİK” haline getirlmişti. Prensliğin başına William Wied adında bir Alman getirilmişti. Gjergj Kastrioti Skenderbeu (Türkçe bilinen adıyla İskender Bey)’nun varisi olarak görülüyordu Wied. Dolayısıyla Almanya’nın çıkarına siyaset gütmeye başlamıştı. Bu da İtalya’nın hoşuna gitmedi. İtalya Esad Paşa Toptani’yi kral olarak Arnavutluk’un başına getirmeyi planladı. Birinci Dünya Savaşı sonunda tüm güçlerini kaybedeb Wied ülkeyi terketti ve Arnavutluk’un birinci bağımsızlığı, daha doğrusu Anayasal Monarşisi bitmiş oldu.
1920’ye kadar Arnavutluk’ta siyasi birlik sağlanamadı. Mart 1920’de Tiran başkent ilan edildi. İtalya da 1920 itibariyle Arnavutluk’tan çekilmeye başladı. 2 Eylül 1920’de Vlora’dan da çekilmesiyle ilk defa yabancı askerden arındırılmış bir bağımsızlık süreci başladı.
Arnavutluk’ta 1921 yılında yapılan ilk seçimlerin sonucunda Sulejman Delvina devlet başkanı oldu. Kısa süre sonra krallığını ilan edecek Ahmed Zog İçişleri, Arnavut Edebiyatı’nda önemli bir yeri olan ve Arnavutluk’un Osmanlı’dan ayrılması için çalışan Fan Noli ise Dışişleri Bakanı oldu. Ahmet Zog o dönemde akıl almayacak reformlar gerçekleştiriyordu. Kosova Arnavutlarının ezeli düşman olarak gördükleri Sırplarla işbirliğine gitti ve Kosova sınırına yakın olan Mirdita kentinin Kosova ile birleşmesine engel oldu.Kosova’da çetnik Sırpların saldırılarına hedef olan Müslüman Arnavutların ülkeye girmesini engelledi. Müslümanların topraklarını ellerinden alıp onları göçe zorladı. 1922 Mart’ında ise Tiran’da Zog’a yönelik bir ayaklanma başladı. Fan Noli, Sulejman Delvina gibi isimler tepki gösterme amaçlı olarak görevlerinden istifa ettiler. 1922 Aralık’ında ise İngiltere’nin de yardımıyla partinin başına geçti ve başbakan oldu.
Yaptığı acımasız siyaset nedeniyle büyük tepki toplayan Zog, 1923 seçimlerinde seçimi kaybettiyse de başbakanlığı bırakmadı. Diktatör Zog, ancak kendisine yapılan bir suikast girişiminin ardından görevini bıraktı. Bıraktı bırakmasına ama hükümetin başına kayınpederi olan Shevqet (Şevket) Verlazi’yi yerleştirdi.
Bu hareket halkın sabrını taşırdı ve yerel ayaklanmalar başladı. Açlıktan kırılan Armavut halkı için Milletler Cemiyeti’ne yardım talebinde bulunuluyordu. Bu ayaklanmadaki en trajik yan ise çoğunluğu tarım üreticilerinin oluşturmasıydı.
Zog başbakanlığı bırakmıştı fakat devletin resmi başkanı değil, diktatörü olarak krallığına devam ediyordu. 1925’te anayasayı değiştirdi. Muhalefeti ülke dışına sürdü. Çıkmak istemeyenler asker ve jandarma tarafından tutuklandı. Asker ve jandarma zaten Zog’un kontrolündeyken tamamen kendi adamlarıyla dolduruldu.
Mali olarak zaten bitik olan Arnavutluk’un ilk bankası da bir İtalyan şirket tarafından kuruldu. Bankanın merkezi Roma’da, idari bürosu Tiran’da olacaktı.
1927 yılında Roma hükümeti Fransa ile Yugoslavya’nın anlaşmasını bahane ederek Tiran hükümeti ile 20 yıl sürecek bir askeri antlaşma imzaladı. Sonuç olarak Zog, açık bir şekilde İtalyan hamiliğini kabul ediyordu. Tüm üst düzey askerler İtalya’da eğitiliyor, İtalya’ya bağımlı olan Zog ise ülkenin sürekli artan borcunu hiç umursamıyordu. Devlet memurlarına bile artık maaş ödenemez duruma gelinmişti.
1928 yılında ise Zog iyice Arnavutluk’ta söz sahibi olup Arnavutların Kralı Zog I ünvanı ile krallığını ilan etmiş oldu. Üç ay içinde yargı, yasama, dış politika ve savaş ilan etme gibi yetkileri kendisinde topladı. Fakat kıramadığı bir yapı vardı: Osmanlı düzeni Arnavutluk’ta hala çok güçlüydü.
Önümüzdeki hafta devam edeceğiz. Kalın sağlıcakla.
Kaynak: Balkanlar El Kitabı- 2. Cilt, Yrd. Doç. Dr. Nurcan Özgür- Krallık Döneminde Arnavutluk