Hayat imtihanlarla doludur. Hayat yolunda doğruyu bulmaya çalışan bir yolcudur insan. Herkes farklı bir imtihanın içindedir. Herkesin istediği, arzu ettiği bir şeyleri kazanmak, bir şeylere varmak hayali vardır.İmtihanlar farklıdır. Bazen en sevdiğimiz insanla sınanırız. Sıkıntılar, zorluklar bırakmıyor insanın peşini.
Bu dünyadaki her şeyin imtihan olduğunu unutma!
İnsanoğlu yaradılış itibariyle acelecidir, imtihanı kazanmak için ise sabırlı olmaya ihtiyaç var. Güzel sonuçlara ancak sabırla ulaşılır. Hz. Mevlana’nın dediği gibi: “Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar, ne de güneş vaktinden erken doğar. Bekle, senin olan sana gelecektir ”.
İmtihan bazen şer gibi görünür, bazen de hayır gibi görünür.
İnsan, başına gelen imtihanlarla değil, onlara karşı duruşuyla kıymet kazanır.
İmtihanlar insanı ogunlaştırır.
Hayatta kimi varlığıyla, kimi de yoksulluğuyla, kimi sağlığıyla, kimi hastalığıyla, kimi makam ve mevkiile, kimi emanate riayetiyle, kimi de adaleti sağlamakla, kimi sorumluluğunu yerine getirmekle, kimi de haksızlığa dirayetiyle sınanır.
Evet, elimizde var olanla da , olmayanla da imtihan ediliriz. Kazandığımızla da, kaybettiğimizle de imtihandayız. Düşmanla da imtihan ediliriz, dostumuzla da.
İmtihan dünyası demiyor muyuz ?
Hayat imtihanlarla doludur ve aslolan hayatın kendisinin bir imtihan olduğu bilinciyle yaşamaktır. İnsanlık tarihinde her zaman bireysel ve toplumsal imtihanlar süregelmiştir. İnsanlık önderleri peygamberler de farklı farklı imtihanlarla sınanmışlar.
Bu günlerde kutlanan Hac veya Kurban bayramı da bir imtihanı hatırlamaktır. İbrahim peygamber bir aile imtihanından geçtiğini ve özde teslimiyetin sonucunda kazandığı mükafatı hatırlamaktır. Yaşanandan ders çıkarıp “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a varır, sizden O’na varacak olan, sadece takvanızdır.” ilahi mesajıyla kurban şuuruna ermek amaçlanıyor.
Takva kelimesi de , sorumluluğun bilincinde olmak, donanımlı olmak, duyarlı olmak, tehlikeli şeylerden korunmak anlamlarını ifade etmektedir.
Yani her işin aslını aramak, bulmaktır önemli olan. Yalınız görünüşe değil, özüne varmaktır. Kelimede kalmamak manaya inmek, benimsemek, hakikate varmak.
Kurban, mana itibariyle insan bedeninin kendisine zarar verecek bazı istek ve arzularından arındırmaktır. Aşırı istek ve hırsları frenlemektir. Yaşamın aslına uygun ve gerekli olan his ve halleri muhafaza etmek, onun ötesindeki şeyleri ise kontrol altına alabilmek. Yani nefsini terbiye etmektir. Yaradılışın gayesine dönmektir.
Kurban, nefsi, kini, nefreti, isyanı,hasedi toprağa gömmektir. Merhamet etmeyi, incitmemeyi, sabırlı olmayı, sözde durmayı, zulmetmemeyi öğrenmektir. Kalbi her türlü kötülüklerden temizlemektir. Sadakatı ve özde teslimiyeti anlamaktır. Gururun, kibrin, benliğin, şöhretin, malın, mülkün esiri olmamaktır. Gerçeği görmekte, gerçeğe varmakta, gerçeğe ulaşmaktaki engelleri kurban etmektir. Kurban şuuruna varmak, insanın hayatında çok değer verdiği bazı şeyleri feda etmek gerektiğini anlamaktır.
Kurbanın manasına varmak da cehaletten kurtulmak, riyakarlıktan vazgeçmek, kötü niyet ve düşüncelerden arınmak, iki yüzlülüğü terk etmek, zulme yaklaşmamak, iftiradan tiksinmek, hasetten uzaklaşmak, benlikten sıyrılmak, verilen sözden dönmemektir.
Her yıl kurban kesilmesine rağmen nekadar bazı hallerden vazgeçebildik, kurban edebildik. Hoşlanmadığımız bazı hal ve davranışlarımız kestiğmiz kurbanla beraber kurban edilmelidir. Yani terk edilmelidir. Yoksa kurbanı yalınız et depolaması olarak mı algıladık.
Bir hatırayı yad etmektir kurban. Baba ve oğul arasındaki rıza ve sabrın, sevgi ve merhametin, cesaret ve teslimiyetin, fedakarlık ve ahde sadık kalmanın bir haykırışıdır aslında. Sözünde duran ve emre itaat edenin bir insanlık örneğidir
Kurban ne et ne de kandır, gönülleri birbirine yakınlaştıran ilahî bir ikramdır.
Yıllarca kesilen kurbanlar ne kadar insanı şuurlandırdı dersiniz ?
Kurban etmeler bir ibadet olarak önem verilse da miras kavgalarında verilen kurbanlar ve öksüz kalan çocuklar….
Hırs ve nefrete yenik düşerek yapılan cinayetler…
Arafat’ta iken, Hz. Muhammed’in çağrısına kulak vermektir işin aslı. Bütün insanlığa yapılan bir çağrıdır bu.
İnsanların canı ve malı mukaddes olduğu, emanetlerin sahiplerine verilmesi gerektiği, kan davaların kaldırıldığı,ırk ve renk ayırımların son bulduğu çağrısıydı o gün.İnsanların kardeş olduğu, zulmün yasaklandığı, kadın haklarının ilan edildiği gündü o gün.
Kabe’ye gelmek barış evine gelmektir. Kabedeki merasim bir barış merasimidir.
Kabe, cazibesiyle etrafında döndüren, çoklukta birliği sağlayan mekan. Varlıktan hiçliğe akmak, hiçlikte yine kendini bulmaktır.
Orada, mana anlamıyla gönül kabesini tavaf etmektir. Gönüller sultanı Hz. Mevlana şöyle diyor: “Eğer senin gönlün varsa, gönül Kabe’sini tavaf et. Topraktan yapılmış sandığın Kabe’nin mânâsı gönüldür. Cenab-ı Hak görünen, bilinen suret Kabe’sini tavaf etmeyi, kirliliklerden temizlenmiş, arınmış bir gönül Kabe’si elde edesin diye sana farz kılmıştır.”
Bayram, öze dönmektir, kendini bulmaktır, kendini bilmektir.
Bayram, sevgiyi paylaşmaktır, güveni tazelemektir, ahde vefadır.
Bayram, kötü emellere dur demektir, vesveselere kanmamaktır, fitneye fırsat vermemektir.
Bayram, mutlu olmaktır, mutlu etmektir.
Bayrama selam !
Mutluluğa devam…!
Her gününüz bayram olsun…
Kalemine sağlık bayramınız mübarek olsun