Sorumluluk nedir?
Ne kadar sorumluyuz?
Sorumluluk bilincine sahip miyiz?
Aldığımız görevi, yüklendiğimiz vazifeyi sorumluluk bilinciyle yerine getiriyor muyuz?
Verdiğimiz sözleri yerine getirmekten, aldığımız kararları uygulamaktan, davranışlarımızı sergilemekten ne kadar sorumluyuz?
Yaptıklarımızdan ne kadar sorumluyuz?
Her insan hangi durumda olursa olsun, hangi görevde bulunursa bulunsun, hem kendisinden hem de bulunduğu ortamdan sorumludur. Toplumsal sorumlulukla yükümlü olan insan, hal ve davranışlarından mutlaka sorumludur. İnsani ilişkilerde insanın sorumlu davranması çok büyük önem arzetmektedir.
Sorumluluk; ”bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir olayın başkaları üzerindeki etkilerin üstlenmesi, başkalarının haklarına saygı göstermesi ve kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Sorumluluk çok önemli bir karakter olgusudur aslında. İnsanın kendine ve başkalarına karşı yerine getirmesi gereken görevleri, vazifeleri, zamanında ve istenilen biçimde yapma mecburiyetidir.
Sorumluluk demek, başkasının saygısını, sevgisini ve güvenini kazanmaktır. İnsanoğlu yapacağı işin hesabını kimseye vermek mecburiyetinde olmasa bile, vicdanına karşı kendisini sorumlu hisseder ve ona hesap verir. Sorumluluk bilincinde olan insan, yaptığı her şeyin hesabını verme şuuruyla yaşar. Sorumluluk duygusu insanın hayatına yön vermelidir, yaptığı iyi ve kötü sonuçlarına da katlanmalıdır.
Sorumluluk, insanın işine, hal ve davranışlarına, görevleri yerine getirmesine ciddi bir yaklaşım anlayışıdır.
Sorumluluk bilinci içinde yaptığı işlerden hesap vermeye hazır olan insan, kimin ne dediğine pek aldırış etmez çünkü o vicdanının sesine kulak veren kişidir. Vicdan her şeyin en doğrusuna karar verir, en iyi kontrol edicidir. Verdiği söze mutlaka sahip çıkmalı, yerine getirmelidir.
Ailede başlayan sorumluluk anlayışı, bireylerin sorumlulukla davranışları huzurlu ortamın sağlanmasında en büyük etkendir. Aile bireylerinin görevlerini yerine getirmekte sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri büyük önem arzeder, güven ortamı sağlar, bireyler arası emin olmayı güçlendirir.
İnsan yalnız yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludur. Hiç bir zaman başkasına suçu atmamalıdır.
Sorumluluk, insanı insan yapan olgudur.
İnsan başta kendisinden sorumludur, yetkisi altında olanlardan da sorumludur. Üstlendiği görev ve vazifeden da surumludur. Sorlumluluk aslında, kendine, üstlendiğin göreve bir saygıdır. Zamanından, işinden, davranışlarından, konuşmasından sorumludur insanoğlu.
Peygamber Efendimizin sözüne kulak vermeliyiz: “Muhakkak ki kulak, göz, kalp bunların her biri, kendi fiillerinden mes’ul tutulacaklardır.”.
Sorumlu olmak, sorumluluğunu yerine getirmek…
Sorumluluk sahibi kişi, herhangi bir görevle yükümlüyse, görevini en iyi biçimde yerine getiren demektir. Davranışlarının sonuçlarından sorumlu olduklarının farkında olmaktır. Bundan dolayı hata ve eksik yaptığında bunu kabul eder ve düzeltmesi için gayret gösterir.
A. Hamdi Tanpınar sorumlulukla ilgili şöyle diyor: “Sorumluluğunu taşıyacağın fikrin adamı ol.”.
Sorumluluk, yalnız başkalarına değil, insanın kendine de sorumlu olduğunu “öz sorumluluk” olarak dile getiren Andre Gide şöyle diyor: “Öz sorumluluk,başkalarına verdiğimiz sözlerin yanı sıra, kendimize verdiğimiz sözleri de yerine getirmek demektir.”
Zhang Yu: “Sorumluluk dağıtmanın kuralı, herkese kendi yetenekleri doğrultusunda sorumluluklar vermektir.”.
Çoğu kez insan heves ve arzu peşinde koşarak, kendi beceri ve kabiliyetine bakmadan bazı mevki ve makam peşinde de koşabilir. Yalnız kendisini bir makama veya mevkiye layık olduğuna inanan insanların sayısı da az değildir. Bu makam ve mevki sevdası çoğu kez üstleneceği görevin sorumluluğunu ikinci plana iter. Makam ve mevkinin verdiği güç ve salahiyet nefsin isteklerini yerine getirmek değil, sorumlulukla görevi yerine getirmektir.
Francis Bacon: “Mevki, insanın ya iyiliğini, ya da kötülüğünü meydana çıkarır.”.
Konfüçyus: “Mevki sahibi değildir diye kaygılanmasın kişi, o mevkiye layık olabilmek için çalışsın. Şan ve şöhret sahibi değildir diye üzülmesin kişi, bunları hak edebilmek için çabalasın.“.
Hırs ve arzularına esir olan insanlar, hiçbir zaman unutmamalıdır ki: “Makamlar insanlara değil, insanlar makamlara şeref kazandırır.”.
Bu konuda Hz. Mevlana’nın bir de uyarısı vardır: “Bilgisizlerin geçtikleri mevkiye yaptığı fenalığı, yüzlerce aslan bir araya gelse yapamaz.” diyor.
Bazı kişiler, övülmek için, kendilerini başkasından daha bilgili ve becerikli zannettikleri için, kaybettikleri saygıyı kazanmak için, daima ön planda gösterilmek için büyük bir hırsla hep makam ve mevki peşinde koşarlar. Kendi kendilerini her zaman öne çıkarmaktan mutluluk duyarlar.
İnsan, makam ve mevkinin geçici olduğunu bilmelidir. Düşünen ve sorumluluk bilincinde olan insan, makamın, bilgi, birikimi olan, ehil ve liyakat sahibi kişinin hakkı olduğunu unutmamalıdır.
İşin en doğrusu “İnsanlar arasında adalet edin ve emaneti, işi ehline (uzmanına, lâyık olana) verin.” ilahi mesaja kulak vermektir.
İnsanın her işine, sorumluluk duygusu yön vermelidir.
Sorumluluk, gerçeğe saygı, kişisel bütünlüğün temelidir.
Ne mutlu sorumluluk bilinciyle yaşayana!
Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Sorumluluk insanı eğitir.
Eyup bey kalemine allah zeval vermesin meyveli ağaç gibi hep en güzel meyve vermeni dilerim
insan istediklerine ulaşmak için sorumlu olur . Eğer başarmak isterse sorumluluklarını da bilmeli ona göre hareket etmeli .
Düzgün bir insan oIabiImek için, sorumIuIuk üstIenen birisi oImak gerekir.