Kendimizi tanıyor muyuz ???
Acaip bir soru, değil mi ?
Hemen cevap veririz : İnsan kendini tanımz mı ! Ama hiç de öyle değil. Görünüşte çok kolay görülse de insanın kendini tanıması zor bir iştir.
Dışa doğru sergilenen, gösterilen hal, davranış, tutumlar gerçekten bizim kişiliğimizin göstergesi midir?
İnsanın kendisini tanıması, bilmesi büyük bir özelliktir. Toplumda gerçek manada yerini almak için insan önce kendisini, ilişkilerini ve görevlerini bilmelidir. Yani kendi kabiliyetini, yapabileceklerini, bilgi seviyesini, beceriğini, olumlu ve olumsuz yönlerini, eksi ve artılarını bilmelidir.
Söylediğimiz bir sözün veya bir davranışımızın karşısında yaratacağı etkiyi, kendimizi onun yerine koyarak ölçebilir miyiz?
Dostlarımıza, beni nasıl bir insan olarak tanıyorsun diye sorabildik mi?
Geçmişle yüzleşirken, kabahati hep bir başkasında arıyoruz, kendi hatalarımızı görebiliyor muyuz?
Kendimiz ile ilgili zayıf taraflarımızı keşif etme cesaretini gösterebilir miyiz ?
Herkes düşünmelidir, gerçekten kendimizi tanıyor muyuz ?
Düşüncelerimizin, özelliklerimizin, isteklerimizin, seçimlerimizin, zevklerimizin, davranışlarımızın, görüşlerimizin, daha doğrusu bizi biz yapan tüm değerlerimizin nekadar farkındayız .
Kendimizi bilmek için ne yapmalıyız ?
Kendimizi sorgulamalıyız. Birey olarak davranışlarımıza, işimize, yaptıklarımıza bakarak sorgulamalıyız. Doğru ve yanlışlarımızı, artı ve eksilerimizi, başarı ve başarısızlığımızı, faydalı ve faydasız işlerimizi önümüze koymalıyız. Tabii ki kendimizle ilgili göremediğimiz, farkına varamadığımız veya yüzleşemediğimiz durumlarla karşı karşıya da kalabiliriz.
Alman düşünürü Goethe’ye göre; “bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin farkına varmak, kendini tanımaktır “.
İnsanın kendini tanıması, insanın yaradılışı doğrultusunda sorumluluğunu bilmesi ve insani görevini yerine getirmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır. “ Sizi boş yere yarattığımızı mı sandınız ?” ve ”Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız “ ilahi mesajları doğrultusunda düşünmenin önemli olduğu vurgulanmaktadır. İnsan kendini tanıdıkça yaradılışının ve sorumluluğunun önemini de kavramış olacak ve bu doğrultuda hal ve davranışlarına önem verecektir. Tüm varlıklardan üstün olan insan, akıl ve irade sayesinde sorumlu tutulmuştur.
İnsanlığa “Kendini bil!” diye seslenen Eflatun’un bu sözünde birçok anlam gizlidir. Bu söz bize : ne istediğini bil, kendi sınırlarını ve zayıflıklarını bil, diğer insanların gözünde ne olduğunu bil, kendi isteklerinin ve niyetlerinin farkında ol, etrafında olup bitenlerin farkında ol, her alanda farkında oluşunun derecesini artır, demektedir kanımca.
Şunu bilmeliyiz ki “kendini tanımak” aslında davranışların ve oluşturduğu etkileri farkında olmak, bunları kontrol etmek, sonuçlarını bilmek ve kabullenmektir. Daha doğrusu “ özünü bilmektir”.
Hacı Bayram-ı Veli bu gerçeğe değinerek şöyle demiştir :
“Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni.”
EY KENDİNİ BİLEN İNSAN ! KENDİNİ OKU !
Yunus Emre , ilmin asıl amacı insanın kendisini bilmesi olduğunu dile getirir :
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır”.
Huzurun kaynağını insanın kendini tanımasında gören Hz. Mevlana insanoğluna şöyle sesleniyor : “Sen kendini tanımadığından neşeni kaybettin, huzura kavuşamadın. Eğer kendini tanısaydın, sende kimin misafir olduğunu bilirdin; memnuniyetsizlik, huzursuzluk denilen şeyler sana bir daha gelmezdi.”
Bazen insan, hep başkasını değiştirmeye çalışıyor. Aslında kendini unutuyor. Kendini tanımak istemiyor. Bu gerçeği dile getiren Tolstoy şöyle diyor : “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor; kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor.”
Yazar Huxley da sorunun özünü şöyle ifade eder : “Dünyada düzeltebileceğimiz, daha iyi yapmayı başarabileceğimiz ilk ve en mühim kimse kendimizdir.”
Hz. Ali (r.a) “Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır. ”
İrfan geleneğinde veya tasavvufî düşüncede insanın kendini tanıması bir temel ilke olarak kabul edilir. Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır.
Doğrularımızı, yanlışlarımızı, kusurlarımızı öğrenebildiğimiz gibi, duygularımızın da farkına varmayı öğrenebiliriz. Kendini tanımayan kişi ise, gerçek duygularının farkında olamaz. Kendini ve yaradılışını tanımayan, yani kendisi olamayan, kendisiyle barışık olamaz.
Ne mutlu kendini tanıyana, kendini okuyana, kendini bilene.
Kendini bilmek,haddini bilmektir..