CHP tarafından sindirilemeyen ve kabul görmeyen bir aday konumunda İnce!
Kılıçdaroğlu tarafından mitinglerinde zerre destek görmediği gibi bir de İnce’ye yakın isimlerin partiden ihraç edildiğini görmekteyiz.
Haliyle bu durum İnce’yi rahatsız etmekte ki ses kısıklığına kadar gitmekte… Aslında partideki sesinin kısılmak istenildiği ortada!
Kılıçdaroğlu’nun “Gel bakalım Muharrem” diye çağırarak takdim ettiği adaydan zaten bir ümidi olmadığı gibi destek vermeyeceği de açıktı.
Nitekim İnce’yi tamamen siyasette yok etmenin bir atağı olarak da görülmedi değil Cumhurbaşkanlığına adaylık mevzusu…
Gerçek şu ki Kılıçdaroğlu’nun İnce’ye destek vermemesi, mitinglerine katılmaması, teşkilat olarak desteklenmemesi bir de milletvekili listelerinde İnce’ye kim oy verdiyse liste dışı kalması bir kez daha bu stratejiyi doğruladı.
Sayın İnce her ne kadar mitinglerinde Bakanların listesini de ben belirleyeceğim diyerek mesaj verse de Kılıçdaroğlu tarafından yankı bulunmamakta ki bu da seçimi kaybedeceğine yönelik şüphenin olmadığını gösteriyor.
Hal böyle olunca İnce nasıl ses getirsem diye ne yapacağını şaşırmış durumda!
Bir kere doğru bir şey söylese ardından 10 yanlışla hanesine eksi üzerine eksi yazdırıyor.
Suriyelilere yönelik düşmanlık, yerli otomobil üretimini durdurup Almanya’ya bağımlılığın arttırılması vaadi, Kanal İstanbul gibi büyük getirisi olan projeleri yok etmek gibi, bir de ABDlilerde aldığı telefonlarda söylenilenleri dile döküp ispatlayamaması gibi bir çok fiyasko söylemlere imza attı.
Halbuki İnce, hükümete bir çok noktadan yüklenebilir, halk eksikliklerini dile getirebilir ve büyük projelerle Kanal İstanbul gibi projelerin önüne geçebilirdi.
Lakin her zamanki gibi CHP hastalığına tutulup yapılanları yok etme, yıkma, olumsuz yönde değiştirmeye yöneldi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesiye uğraşacağına Külliye’ye eklemeler yaparak bilim ve teknoloji açısından araştırmalara kapı aralarken orada kendisininde bulunması CHP’nin ismine yani halkçıyız dedikleri konuma uygun bir tavır olurdu ki bu da Kılıçdaroğlu’na karşı üstünlük sağlardı.
Adil yargı sistemi kuracağım sözü yerine eğitim sisteminde anlayışa odaklanarak adalet ve tarafsızlık üzerine bir anlayış geliştirmeye yönelse o zaman yargıya müdahale etmemiş olurdu.
AB Büyükelçilerinin Erdoğan’ı yargılayacak mısınız sorusuna, Türkiye demokratik, özgür ve hukuk devletidir. Bu soruyu şu an sorabiliyorsanız bunun en iyi göstergesidir. Bu sorunun arkasındaki anlayış ise hukuku katleden ve anti demokratik, emperyalist anlayışın ürünüdür diyerek elçilere ağzının payını verseydi halkın gönlünde daha da yer bulurdu.
Velhasıl kelam Erdoğan’ın yüklenmesi bir taraftan, partide kabul görmeme ve destek olunmaması bir taraftan İnce’nin üzerinde gittikçe ağırlaşan yük, yanlışlar yapmaya İnce’yi sevkediyor.
Bu da yenilgi üzerine bir yenilgi daha alınmasıyla neticelenecek bir seçim sürecini gösteriyor.
Daha önce de söylemiştik İnce siyasetten silinmemek ve partisinden, seçmen tabanından destek görmek istiyorsa söylemlerine dikkat etmeli, görüntüde değil hakiki manada halkın gönlüne hitap etmeli ve Atatürkçülüğü Kemalist(İnönü) çizgiden çıkararak gerçek manada ufuk açıcı bir konumda söylemleriyle yeniden yaşatmalıdır.
Böylelikle CHP’yi KEMAL’ist hastalıktan kurtarıp Atatürk’ün çizgisine getirmiş olacak ve bir şeyleri hatırlatarak şu anki partideki kokuşmuşluğu iyice gösterecektir.