Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye karşı duruşlarından geçen yazımızda bahsetmiştik. Sadece bu kuruluşlar değil ‘stratejik müttefikimiz’ Amerika da Türkiye’ye karşı sürekli bir eylem peşinde.
Trump ilk olarak çelik ve alüminyum ticareti ile alakalı Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelere ekstra gümrük vergisi getirileceğini açıkladı ve bunu yürürlüğe koydu. Her ne kadar bizim üreticimiz çok da etkilenmeyeceğimizi söylese de rakamlar bunun tersini söylüyor. Amerika ile çelik ve alüminyum ihracatında en kısır dönemi geride bıraktık.
Bunun ardından Mart ayında kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Ba2’ye düşürmüştü. Söz konusu karara gerekçe olarak “kurumların direncindeki süregelen bozulma” ve “dış şok risklerindeki artış” gösterildi.
Ne hikmetse Moody’s kredi notunu açıkladıktan sonra döviz düşüşe, Borsa İstanbul ise yükselişe geçmişti. Yani Moody’s’in bahsettiği kurumlar, Moody’s’in saçmalığına karşı belirgin bir direnç göstermiş.
Türkiye ile aynı nota sahip olan ülkeler Brezilya, Hırvatistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Kosta Rika. IMF raporlarına göre ise Türkiye bu sınıfta bulunan tüm ülkelere fark atıyor. Bunu IMF’nın büyüme tahminlerine bakarak da söylemek mümkün. Üstelik Ba1 not seviyesinde olan bazı ülkelerle de kıyaslanamayacak kadar iyi durumdayız.
Bu sefer Standarts&Poors skandal bir şekilde Türkiye’nin notunu indirdi. 1994 yılından beri Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir düzeyde göstermeyen S&P, bu kararı çok manidar bir zamanda aldı. Bunlardan biri Türkiye’nin İran ve Rusya ile doları aradan çıkararak, başka bir para biriminde ticaret yapması, diğeri ise 24 Haziran seçimlerinin öncesinde olması. 2011 seçimleri öncesinde de Fitch, Türkiye’nin notunu indirmiş ve dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarihi bir açıklamayla Fitch’e tepki göstermişti.
Tesadüflere pek inanmam. Fitch ve S&P’nin Amerikalı kuruluşlar olması zaten ilginç. İkisinin de kritik seçimler öncesi Türkiye’ye saldırması da ayrı bir enteresan.
Fakat kim ne kadar saldırırsa saldırsın yabancı yatırımcı Türkiye’ye geliyor. Türk tahvili almaya devam ediyor. Yabancı yatırımcı Moody’s’in açıklamasının ardından 930 milyon dolar alım yapmış. 2018’in ilk 4 ayında ise alımlar 1,3 milyar doların üzerinde.
Yani istedikleri gibi saldırsınlar, ekonomi kazanıyor. Ekonomi kazanıyor da, artık şu enflasyona da bir çare bulunması gerekiyor. Alım gücü yükseliyor, güven endeksi düşüyor. Sadece ‘biz ekonomimizi büyüttük’ diyerek büyük ülke olunmuyor. Halkın da buna paralel olarak refah seviyesinin yükselmesi gerekiyor.