Bildiğimiz üzere ABD’deki yönetim sistemi Başkanlık üzerine inşa edilmiştir.
Başkanlık sisteminin en başarılı şekilde yürüten de bir ülkedir.
Hatta ve hatta bu başarısının Osmanlı yönetimini tahlil edip yönetim sistemini oluşturmasından geldiği de söylenir.
Başkanlık Sisteminin uygulayan bir ülke başarılı yönetmesi halinde süper güç olabiliyormuş demek ki..
Bunun ardında ne yatıyor, diye baktığımızda bir kere Başkanlık sistemi hızlı işleyen, istikrarsızlığa yer bırakmayan, kararların kolay alınabildiği ve parti başkanlarının iplerinden kurtarılan bir yönetim sistemidir.
Ne demek istiyorum?
Başkanlık Sisteminde parti başkanları etkin değildir. Parti disiplini yerine halkın disiplini vardır.
Şöyle bir düşünelim ABD’deki Demokrat Parti Başkanının ismini kim biliyor?
Bu başkanın ortalarda etkin olduğunu ve tüm dünya tarafından tanındığını gördünüz mü?
Peki şuandaki Başkan olan Trump parti başkanı mı dersiniz?
Tabiki hayır, öyleyse söyleyelim. DP başkanı Tom Perez’dir.
Belki de bazılarımız ismini ilk defa duyuyor değil mi?
Görüyoruz işte bu sistemde yönetimin güçlü işleyişi, milletin merkeze konulduğu, millete kim yakınsa o adayın başa gelebileceği ve bu adayın şeffafca hesap verebildiği bir durum vardır.
Demokrasinin güçlü bir şekilde yönetilmesi vardır.
Bizim ülkemizdeki gibi bir Genel Başkan çıkıp adayımız başkası da olsa ben çıkar yönetirim ülkeyi halkın iradesini de hiçe sayarım diyemiyor o sistemde.
Halk karar veriyor, halk doğrudan yönetiyor.
Ayrıca denetim de had safhada oluyor.
Meclisin yani yasamanın güçlü olduğu bir sistemde Başkanın faaliyetleri sıkı bir şekilde denetleniyor.
Başkan her istediğini yapamıyor.
Meclisten onay alamadığı halde o faaliyet yerine gelemiyor.
Bugün Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı sistemi ile getirilmek istenen bu!
Ayrıca ülkemizde mutlaka oturması ve uygulanması gereken ise parti disiplinin kırılması ve Parti Başkanının hakim olduğu bir karar alma sürecinin yok edilmesi hali…
Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girer girmez ise olacak olan budur.
Şimdi Genel Başkanın hegemonyasında yürütülen ve halkın ikinci plana atıldığı, demokrasinin sekteye uğradığı, istikrarsızlığa yol açabilen Parlamenter Sistem mi daha iyi yoksa milletin egemenliğinin hakkaniyetiyle uygulandığı, yönetimde doğrudan halkın olduğu Başkanlık Sistemi mi daha iyi?
Tercihi 16 Nisan’ da Türkiye verdi.
24 Haziran da ise Güçlü Başkan Güçlü Türkiye kararını verecek.
Hâlâ daha bu sistem konusunda tereddütlü olan varsa bir kez daha düşünsün.
Töremiz gereği istişare geleneğinde gelen ve tek bir lider tarafından cihanşumul devletler kuran halk olarak yapımıza hangi sistemin uygun olduğu açıktır.
Parti Başkanının hakim olduğu Parlamenter Sistem değil Milletin seçtiği başkanın lider olduğu ve milli iradenin doğrudan yansıdığı meclisin yöneteceği bir Başkanlık sistemi bizi şaha kaldıracaktır.
Ülkemiz ve milletimiz için aydınlık ve güven içinde ferah bir gelecek bizleri bekliyor.
Hayırlı uğurlu olsun inşAllah…