Lozan anlaşmasının bazı arka planda kalmışlarını gün yüzüne çıkaralım ve yeniden hatırlayalım…
Hatırlayalım ki aynı şeyleri yeniden yaşamayalım..
Lozan bir zaferse öyleyse bunları nasıl açıklayacağız:
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, İngiliz meclisinde neden Türklerin İstikbalini tanıdığı yönündeki eleştirilere karşı bir konuşma yapararak şöyle der:
“Siz yanılıyorsunuz. Asıl bundan sonra Türkler bittiler. Bir daha eski güçlerine kavuşamayacaklardır. Biz onları Lozan ile ruhen ve imanen öldürdük. Türkler İslam’dan uzaklaştırılacaklardır. Bunun için İnönü bize söz verdi.”(İngiltere Parlamento Belgeleri)
Dışişleri Bakanının bu sözleri ise Hayım Naum tarafından doğrulanır. Hayim Naum kim diye sorarsanız Lozan’a giden Türk Heyetinde yer alan Yahudi askıllı haham. Naum Curzon’a şöyle der:
“Siz Türklerin İstikbalinin kabul edin. Ben onlara İslamiyeti ve İslam Halifeliğini ayaklar altında çiğnetmeye taahhüt ediyorum.” (Tarih Ansiklopedisi Cilt 3)
Bu taahhüt sonrasında Lozan kabul ediliyor ancak İngiltere, bu taahhütler uygulanana kadar antlaşmayı meclisten geçirmiyor!
Antlaşma sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı ve camiler kapatılıyor ve 4000 camii satışa çıkarılıyor.
Bu camilerin bazıları ahır ve bar, bazıları tuvalet ve gazino, bazıları CHP il ve ilçe parti teşkilatına ve hapishaneye dönüştürülüyor.
Dini eğitim sona erdiriliyor.
İstanbul’un Başkent statüsü sona erdiriliyor. Başkent Ankara oluyor ve böylelikle tarih resetleniyor.
Halifelik kaldırılıyor.
Tüm bunlardan sonra İngiltere anlaşmayı onaylıyor.
Tabi bununla da bitmiyor.
Tarikatlar birlik ve beraberliği sağladıkları için tehlike arz ediyor ve tekke ve zaviyeler kapatılıyor. İbadethanelere kilit vuruluyor.
Selçuklu ve Osmanlı’nın mirası olan hukuk sistemi değiştirilerek Batı’dan hukuk kuralları alınıyor.
Harf devrimi yapılıyor. İnönü bu harf devrimin Kur’an’ın okunmasını engellemek ve dinden uzaklaşan ve tarihine yabancılaşan nesiller oluşması için olduğunu belirtiyor.
Biter mi bitmedi!
1932 öncesi Türkiye, Milletler Cemiyetine üye olmak istiyor.
İngiltere yine istekleri önümüze sıralıyor.
Ne gariptir ki üye olduğumuz gün ezan Türkçe okunmaya başlanıyor.
Yetmedi, Ayasofya Camii müzeye çevriliyor.
İşte Lozan’da İngiltere’ye verilen gizli vaatler böylelikle yerine getirilmiş oluyor.
Gizli maddeleri öyle antlaşma metninde aramamak lazım.
Curzon parlamentosunda açık açık söylüyor ne olacağını!
Bizi ileriye taşımayacak reformlar yapıldı.
Evet belki ülkenin ihtiyacı vardı bazı yeniliklere ama bu yapılanlar doğrultusunda değildi ihtiyacımız.
Tüm bunlar İngiltere’nin bizi köleleştirme ve gücümüzü yok etme planlarının gerçekleştirilmesiydi.
İnönü verdiği sözü tuttu ve sözde ona göre ülkeyi bağımsız hale getirdi.
Her ne kadar Atatürk memnun olmasa da güvendiği heyet beklentilerini karşılamayarak kendini hüsrana uğratmıştı ama kabul etmek zorunda kaldı.
Ve sonrasında Boğazları geri alması, Hatay’ı geri almak için çabalayıp sonraki hedefi olarak da Musul’u belirlemesi bunun en büyük ispatıdır.
İnönü bunu zafer olarak anlattı durdu lakin İngiltere’nin işgali altında olsaydık da aynı şeylere maruz kalacaktık ne değişti?
Hem çevreminle gönül bağlarımız koparıldı hem ruhumuzla hem tarihimizle hem de mirasımızla ve ceddimizle!
Bazılarımız Lozan’ı Sevr ile karşılaştırarak zafer ilan eder.
Misak-ı Milli ile karşılaştırmaya hiç kalkmaz bile! Neden?
Halbuki biz Kurtuluş Savaşına başlarken hangi emellerle yola çıkmıştık?
Hep birlikte Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek için değil mi?
Peki gerçekleşti mi? Hayır!
Öyleyse Lozan bir zafer olarak kabul edilemez!
Kazandığımız savaşı masada hibe etmekten başka bir şey değildir?
Artık biz Lozan’la sınırlı kalamayız.
Lozan’ın perde arkasını işte yukarıda sıraladık, üzerimizde hangi oyunların oynandığını ve hatta Atatürk buna karşı çıktığı için hasta edildiği de daha önce açığa çıkarıldı.
Öyleyse artık 90 küsur sene önce geçirilmiş perdeleri yıkmalı ve gerçeklerle yüzleşmeliyiz!
Atatürk’ün İslam Federasyonu adı altında İslam Birliği gerçekleştirme planlarını yürürlüğe koymalıyız.
Ülkemizi güçlendirmek için Lozan’daki gizli maddelerle geçirilen zincirleri ve takıntılarımızı kırmalıyız.
Önce Atatürk’ü anlamalıyız. Atatürkçüyüm diye İnönü’nün fikirlerini pazarlayanların arkasından gitmekten vazgeçmeliyiz.
Önümüz aydınlık!
Artık dönüşüm ve gelişim başladı, uyanış ve diriliş vaktidir!
Yeniden anka misali semalara kanat açma vaktidir!
Bırakalım birbirimize düşmeyi de asıl düşmanın kim olduğunu ve içimizdeki tapınakçıların farkına varalım.
Bugün bizi yok etmek ve daha da parçalamak istiyorlar!
Yeni parçalama planlarını yürürlüğe koymak için mücadele ediyorlar.
Bizde mücadele edip itidalli ve birlik içinde gardımızı almalıyız.
Hinterlandımıza sahip çıkarak yükseleceğiz!
Lozan bize en iyi ders!
İyi okumalı ve tarihteki olumsuzlukları tekrar tekerrür ettirmemeliyiz.