Bir Allah dostu buyuruyor:
“Batına hizmet ederken, zahire de, zahire hizmet ederken batına da hizmet edin. İç ile dışı, dış ile içi bütünleştirin.”
ve ekliyor:
Maddesel zenginlik geçici, manevi zenginlik kalıcıdır.
Bu derin mana içeren sözleri tefekkür edecek olursak eminim kendimize pay çıkarabileceğimiz sonuçlara ulaşacağız.
Madde âlemi derinlemesine bir kuyu misali, çektikçe çeker derine derine… Derine indikçe daha bir kararır etraf, daha bir sessizleşir gönül bülbülü, unutkanlık başlar ve daim bir huzursuzluk hali…
“Allah (c.c.) o kadar yücedir ki dört duvar içine sığmaz, gönül öyle büyüktür ki Allah (c.c.) oradan çıkarılmaz.”
diyor bir evliyaullah. Bizlerse koca kainata sığmayıp mü’min kulunun kalbinde konaklayan Cenâb-ı Hakk için haneyi ma’mur eylemek yerine haneyi zifiri karanlığa doğru itmeye çabalıyoruz. Her şeyi maddeden ibaret görüyoruz.
Kendimizi kaptırmışız bir madde âlemine, bir yol tutturmuşuz gidiyoruz. Evim, arabam olsun; biraz fazlası olsun çocuklarıma da kalsın… Böyle uzayıp gidiyor bahaneler, zihnimizi dünyaya kaptırıyor ruhumuzu zahirde tutsak ediyoruz.
O ruh öyle bir ruhdur ki kanatlanıp uçmak ister daim Hakk dostunun yanına, geceleri uykusuz lakin Hakk ile muhabbette, şikayeti yok…
“Sen’siz zor oluyor, Yarab, kimseyi cemalsiz koma. Bir gün bile tahammülü zor, gecelerimi Sen’siz koma.” niyazı ile yakarışta…
Gece olur… Bir Hû nefesi ile dirilir insanoğlu, bir Er sesi böler uykunun en tatlı hâlini. Hisseden daim bilir o nefesin kimden geldiğini…
Derviş o hâl ile niyazda:
“Er sesi…
Rabıtanın hakikati…
Kâmilin Nefesi…
İnsanın özüyle buluştuğu nokta.
Senden bir şey kalmadığında zuhur eden Şahika…
Hiçlikte bulduğun Saliha…
En yüce mertebeden nüzul eden ALİ- ÜL ALA…”
İşte böyle bir hâl ile çıkar gönül yolculuğuna derviş, maddeyi bir kenara bırakarak daim hâl içinde olmaya çalışır. Aşk ile yoğurur tüm benliğini. Madde âleminde kirletmez gönül dünyasını.
Kendini maddede yok eylemeyen insan için cümle âlem cümbüş olur. Hâl ile hemhâl olmaya gayret eden için cümle âlem yeksan olur…
Bir güzel kelâm ile cümlelerime son verirken mânâ ile bütünleşebilenlerden olmak niyazıyla efedim. Hûûû…
“Madde madde dedikleri insanın elinin kiri,
Yok ki kefenin cebi,
Allah anlamaz ki rüşveti,
Var mı senin vereceğin iki inci tanesi.” HŞY