Haddini bilmek ne demektir?
Bazı durumlarda “ haddini aştın” sözü neden kullanılıyor?
İnsanın, kendini tanıması, görmesi, bilmesi, farketmesi, anlaması çok önemlidir. Kendi seviyesini, kapasitesini, duygularını, artı ve eksilerini, olumlu ve olumsuz taraflarını, yapabileceğini veya yapamayabileceğini bilmesi, aldığı görevin hakkını verebileceği veya veremeyebileceğini, emanete layık olup olmadığını bilmesi, insana çok şey kazandırır.
Kendini tanıyan insan aslında haddini bilendir. Haddini aşmayandır.
Kendini bilen kişi haddini de bildiği için inat etmez, anlamaya çalışır, hemen başkalarını suçlamak yerine kendisini sorgulayabilir. Hiç çekinmeden kendine şu soruyu da sorarak özeleştiri yapabilir: Acaba benim hatam ne idi, kendime düşeni yaptım mı, bir yanlışım mı oldu?
Haddini bilen insan, yapamayacakları görevlere talip olmaz. Alınan görevin sorumluluk verdiğinin farkındadır. Kalkamayacak yükün altına girmez. Yanlış bir karar vermekten ve hatalı davranışta bulunmaktan kaçınır. Alacağı göreve kendinin layık olup olmadığını iyice düşünür. Hevesine kapılmaz.
Haddini bilenin dolu başaklar gibi başı aşağıya doğrudur, boş başaklar gibi başı havada değildir. Makam, mevki veya varlık insanı mağrur etmemeli. İnsan servet ve bilgisi ile asil olmaz, ancak hal ve davranışlarıyla asil olur. Çok konuşmak bilgi sahibi olmanın bir göstergesi değildir. Bazan haddi aşmaya da yol açabilir.
Haddini bilmek insana çok şey kazandırır. İnsan için her şeyden önce haddini bilmesi çok önelmidir. “Haddini bil” denildiğinde insanın fazla ileri gitmemesini, sınırları zorlamamasını, kendine gelmesini, yerini bilmesini, uyarı anlamında söylenen bir sözdür. Vazifesi olmadığı şeylere karışmak, bilmediği bir konu üzerinde tartışmak, gereksiz sözler söylemek veya harekette bulunmak, ilişkilerde ölçü ve sınırı tanımamak gibi davranışlar haddini bilmemekten kaynaklanır. İşte bundan dolayı üzülmeler, küskünlükler, kırgınlıklar ortaya çıkarak gereksiz insani ilişkiler zedelenmiş olur.
İnsan kendi konumunu bildiği zaman, yani kendini bildiğinde böyle olumsuzluklara meydan vermez. İnsanın kendisini tanıması en önemlidir. Nerede ,nasıl konuşacağını, davranacağını gayet iyi bilmelidir. Haddini bilmeyen kişi gelişi güzel konuşur, her şeye karışır, kaba davranmaktan hiç sakınmaz, her yerde, her zaman ehlisi olmadığı halde ön plana çıkar.
Bu konu üzerine Tabip Muhammed beyin söylediği bir beyit önem arz eder:
” Çeşm-i insaf gibi arife mizan olmaz,
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.
( İnsaf ile adilane bakan göz gibi terazi olmaz,
Kişinin kendi kusurunu bilmesi irfanın ta kendisidir.)
Aslında “had” sözü bir ölçüdür, insanın durması gerektiği bir sınırı ifade eder. Aşılmaması gerekir. Kendini bilen insan mutlaka haddini de bilir. Bunun için kendini bilme eğitimi önemlidir.
Yunus Emre bu konuya açıklık getirmektedir:
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?
Kutadgu Bilig’de ( Mutluluk veren bilgide) Yusuf Has Hacip’ ten şu cümleler yer almaktadır:
Andan yeğrek ne vardır kişi bile kendüzün
Kendüzün bilen kişi kamulardan ol güzin
( Kişinin kendisini bilmesinden üstün ne olabilir?
Kendini bilen herkesten yüce bir mevki elde eder, seçkin olur.)
Haddini bilmek yani sözünü ölçülü söylemek, kontrolsüz söz söylememek insana itibar kazandırır. Onu hiçbir zaman zor durumda bırakmaz, sıkıntıya düşürmez, mahcup ettirmez.
Haddini bilmek nekadar güzel şeydir ! Bilene…
İnsan haddini bildiği için düşünceli konuşur, yalan söylemez, hakkı olmadığı şeylerde hak aramaz, kimseyi sözüyle incitmez, hal ve davranışlarıyla kimseyi rahatsız etmez. Haddini bilen kişi her yere karışmaz, her olaya müdahale etmez, her zaman kendini önde göstermez. Bilmediği konu üzerinde konuşmaz, ehli olmadığı işi omuzlarına yüklemez, her zaman sorumluluk bilinciyle hareket eder.
Romalı düşünür Seneca ne güzel söylemiş: “ Mutluluk bile haddini aşarsa azap olur”.
İnsan hiç unutmamalıdır ki, sen haddini bilmezsen başkası sana haddini bildirir. İnsan, kenidini tanımalı, kendini idrak etmeli, kendinin iyi ve kötü yanlarını anlamalı, yapabileceği ve yapamayacaklarını bilmeli ve ona göre haddini bilerek kendisine yakışanı yapmalıdır.
Haddini bilmezler, bir makamın, bir yerin, bir vazifenin aradığı, bilgi, yetenek, tecrübe ve birikime sahip olmadıkları halde hırslarına yenik düşerek büyük bir sorumluluk altına girdiklerini farkedemezler. Oysa yetenekli ve donanımlı insanlar fazla alçak gönüllü davranarak arka planda kaldıkları bir gerçektir.
Bir öz denetim olan “haddini bilmek”, “haddini aşmamak”, insana şunu öğretir: “Başkalarının haddimizi bildirmesi değil, bizim haddimizi bilmemizdir”.
Hazreti Mevlana da şöyle diyor:
Ey İnsan! Haddini bil…
Ticaret ehli değilsen dükkan açma,
Hal ehli değilsen ağzını açma,
Büyüklerin olduğu mecliste ahkam kesme,
Körler çarşısında ayna satma,
Ehil olamıyorsan bari edepli ol…
Evet,edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir, edep, kibri kırıp tavazuya sarılmaktır, edep, fani dünyayı tanıyıp boş davaları bırakmaktır, edep, hayalı ve vefalı olmaktır, edep, pişman olunacak şeyleri yapmamaktır.
Edep bir tac imiş Nur-u Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan…
Eyüp abey ALLAH razi olsun. Bu makalei okumamiş insan kalmasın,bu bize çok lazim olan. EYVALLAH
Kalemine sağlık rabbim daha nice güzel günlerin hatırına bunları devam ettirsin kalemler susmasin ibrahim aydogan
Din, edeb ve tevazu demektir. Edeb, giriş kapısıdır. Sonra tevazu gelir. Ahlak ve edeb, aklın dışarıdan görünüşüdür. Kişinin aklı, edebi kadardır. Edeb kendini kusurlu bilmektir, haddini bilmektir. En yüce ilim de, haddini bilmektir.
EyvAllah Allah razi olsun
Allah ne muradiniz varsa versin…Benim muradim bu guzel hizmetlerinizin devami olsun.Cok tesekur ederim ne bizden vazgecmeden ,usanmadan bizi bukadar dusunursunuz…
Hacim çok teşekkür ediyorum çok memnun oldum bu okuduklarıma bunlari 30-40- sene önce okumak lazımdı şimdi de geç değil insan hergün birşey öreniyor Allah Razi olsun senden saygıyla selamlıyorum