Tecelli eder ol daim Cemâl gâh Celâlinden,
Birinin hasılı cennet, birinden nâr olur peydâ.
Cemâli hasıl olsa tiz, Celâli yakalar anı.
Bakarsın bir gül açılsa yanında hâr olur peydâ.
Bir sırdandır ki bir kâmil zuhur etse bu âlemde,
Kimi ikrar eder anı kimi inkar olur peydâ
Veli, ârif Celâl içre, Cemâlini görür daim.
Bu hâristanın içinde, ana gülzar olur peydâ .
Niyazi MISRİ H.Z
Niyazi Mısri Hazretleri, pek çok doğuşunda olduğu gibi, bu doğuşunda da Allah C.C. Hu’nun Cemâl ve Celâl tecellisinden, Kahrın ve Lütfun iç içeliğinden dem vurmuş. Aşk ehlinin, hâl sultanlarının zıtlıklardan kurtulmuşluklarına, tek renge bürünüşlerine; gülün, dikene aynalığına işaret eder.
Celâl; Sonsuz, Sınırsız Büyük, Azamet sahibi, Kahhar olan Zat, Allah C. C. Hu’nun tüm sıfat ve esmadaki varlık tecellisinin soyut hâlidir. Vahdaniyet’ine ve Bir’liğine delil olacak örneksiz şeyler halk ettiğinden ve sonsuza kadar da halk edip tümünü de kapsayacağından Celil’dir. Akıl ve hisler, bunu kavramaktan acizdir. Azamet, Haşmet ve Kibriya; Celâl sıfatını anlamamıza yardım eden sır perdeleri. Kainat kitabının her bir kelimesi varlıkların, yoktan var edilmesi, işleyiş yasaları, korunmaları, ömürleri, rızıkları mânâ olarak Celâl sıfatıyla olurken Zat’a ayna olmaları, suretlenmeleri ise Cemâl sıfatıyla tecellidedir.
İnsanın yaratım projesi ilmi olarak Celâl; halk ediliş, bu âlemde suretlenme ise Cemâl, her ikisi üzere olan da Kemâl hâlidir.
Celâl, kahır, ceza, nâr, azamet, haşyet, korku, cehennem, kudret v.b kavramları çağrıştırırken Cemâle, lütuf, şevkât, nur, cennet, adl, af, ihsan, hüsn v.b kavramlar yoldaşlık yapar. Birbirinin zıttı gibi görünen, özleri bir olan hâldaşlar. Siyah ve beyaz gibi, gül ve diken gibi. Biri olmazsa diğeri yarım kalır. ZÜLCELÂLİVELİKRAM. Kahırdan doğan lütuf. Geceden doğan gündüz. Kamerle, Şemş. Şems’in celâline, yakıcılığına ayna, Kamer makamı. Nur içinde nur, aldığını yansıtan gecenin güneşi. Biri doğmalı ki öteki görünmez olsun, perdelensin.
Her şey zıttı ile kaim, hükmünün gereği yaşatılırken Celâle karşı tesbihi, Cemâle karşı hamdı, gönüllerine indirenler “ Ey aşikâr ve gizli her şeyin Rabbi” nin önünde secdede, hâli yaşayarak Celâlinden Cemâline sığınırlar.
Niyazî Mısrî H.Z. dizelerinde, her iki kavramı da ne hoş suretlendirmiş. Ne zaman ki bir gül, cemâlini gösterecek olsa bir hâr, diken hemen yanıbaşında bitiveriyor. ÂŞK elinde divane bülbül, goncadan güle yürüyende, hâr yüreciğinin en derinlerine Hacer’ül Esvedine batıveriyor. Gül, bülbülün rengine boyanıyor. Aşkın sırrı tecellide. Maşuk, Aşıkın rengine büründü.Can ve kan- “AN” deminde vuslatta.