Çanakkale savaşı, topyekûn bütün Osmanlı halkının girdiği ölüm savaşıdır.
Çanakkale savaşı, üstün teknoloji ve modern donanımlı donanma ve orduya karşı sadece vatan sevgisi ve iman gücüyle galip gelinen bir savaştır.
Çanakkale savaşı, imkânsızın hiçbir zaman olmadığının ve inanç ile her şeyin üstesinden gelinebileceğinin bir örneğidir.
Çanakkale savaşı, hem deniz hem de kara savaşıdır.
Çanakkale savaşı, harp tarihinde gerçekleşen en yoğun savaştır. M²’ye 6000 mermi düşmüştür. Ve o kadar yoğun ateşli çatışmalarda 160 binde bir gerçekleşen mermilerin havada çarpışıp kaynaşma olayı o savaşta gerçekleşmiş ve o kaynaşmış mermilerden birçok örnekler bulunmuştur.
Çanakkale savaşında 100 km² lik alana itilaf devletlerinden 450.000, Osmanlı cephesinden ise 350.000 asker çıkarılmıştır. M²’ye 80 kişiye denk gelmektedir ki bu bize bu savaşın yoğunluğunu göstermektedir.
Büyük zorluklarla kazanılan ve özverilerle kazanılan bir savaştır. Çocuğundan yaşlısına kadar herkes cephede veya cephe gerisinde yer almıştır. Kadınların kimi cephane taşımış kimi cephede bizzat savaşmıştır. Öyle yiğit kadınlardı ki düşmana kök söktürecek kadar cesarete sahiptiler.
Müzelik toplarla girişilen bu yokluk savaşında bizim elimizde bulunan topların sayısı sadece 170’tir. Ve buna karşı kullanabileceğimiz mermi sadece 2250 bin mermidir. Bu da top başına 5 ve 10 mermi aralığında tekâmül etmektedir. Karşımızda güçlü donanmasıyla bulunan İngiltere, Fransa, İtalya ve bu devletlerin sömürgeleri ile birlikte 20 devletin vatandaşı bu gemilerde asker vardır. 417 parça gemi, 40 uçak ve balonlara sahiptirler. Ve tüm bu orduyla ittifak devleti tarafında olmamıza rağmen tek başına savaştık ta ki Bulgaristan’ın bizim tarafımızda savaşa girene kadar. Ondan sonra Almanya’dan yardım gelmiştir. Öyle bir yokluktu ki başka kıyafetleri olmayan erler yırtık kıyafetlerini hendeklere siper yapılması için gönderilen kum çuvallarını keserek yama ya da iç çamaşırı olarak kullanıyorlardı. Yiyecek desen o mönüyü hepimiz biliyoruz. Buğday çorbası, üzüm hoşafı ve ekmek… Bunlar da sadece günde bir öğün. Cepheye gönderilen zeytinlerin bile katık edilerek üç lokmada bir zeytinin yenmesi için emir çıkarılmıştı.
Tüm bu zorlukları ve Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki savaşta yenilmesi sonucu kötü durumunu gören İtilaf devletleri Çanakkale’yi çok kolay geçeceklerini düşünüyorlardı. İngiliz Harbiye Nazırı Lord Kitchener bir demecinde şöyle demiştir: “Donanmamızdan bir tek denizaltımız Gelibolu Yarımadasında ortaya çıksa İngiliz bayrağını sallasa Osmanlı askeri arkasına bakmadan kaçar gider.” Churchill ise Osmanlı Balkanlarda kötü bir yenilgi aldı ordusu kötü olduğunu ileri sürerek donanmasıyla kolayca boğazı geçeceğini düşünüyordu.
Sadece boğazın geçilebileceğini İtilaf devletleri düşünmüyordu. Osmanlı yönetimi de bir ihtimal olarak bunu düşünüp savaş boyunca iki tren hazır bekletilmiştir. Herhangi bir şekilde boğaz geçilirse dorudan hedef İstanbul olacaktı çünkü. İlk tren Osmanlı Hanedanını Anadolu’ya taşıyacak diğeri ise rütbeli komutanları taşıyacaktı. Aynı şekilde kütüphane ve devlet arşivi içinde hazırlık yapılmıştı.
Öyle akıllıca bir savaş planı daha doğrusu savunma planı yapıldı ki o üst düzey teknoloji ile gelen düşman yerle bir oldu. Tabi galip gelinmesini sağlayan ne plandı ne de Çanakkale galip gelinmesini sağlayan iman kuvveti, vatan sevgisi ve vatana bağlılıktı. Cepheye giden her asker aslında bilerek ölüme gitmişti. Gözlerinin önünde ölen arkadaşlarının ve aynı zamanda kendi cenaze namazlarını kılan askerler vardı Çanakkale’de. Parmağının koptuğunun farkına varmayacak kadar kendinden geçmiş ve ateş etmek için çırpınan silahın bozulduğunu zannedip arkadaşının söylemesiyle parmağını bir kurşunun alıp gittiğini fark eden asker vardı Çanakkale’de. Allah Allah diye düşmana karşı koşarken önündeki arkadaşının Şah Damarını kurşun denk gelmesiyle yüzüne kan bulaşan ve arkadaşını gözünün önünde Allah diyerek yere yıkıldığını görüp savaşa devam etmek zorunda kalan bir asker vardı Çanakkale’de. Düşman askerin yaralandığını görerek kendi canını hiçe sayarak ona yardım eden ve hayatını kurtaran asker vardı Çanakkale’de. İşte bu yüzden Çanakkale Savaşı, Türklere barbar diyenlerin Türklerden medeniyet öğrendiği savaştır. İşte bu yüzden Çanakkale Savaşı son centilmenlik savaşıdır. Ölüm kalım savaşı olan bir savaşta Osmanlı tek başına 252 bin zahiyat vermiştir. Kurşunlar çocuk, genç, kadın dinlememişti. Körpe delikanlılar gömüldü kan dolu topraklara. Eğitilmiş birçok insan kaybedildi. Bir üniversite gömüldü Çanakkale’ye. İşte böyle bir savaştı Çanakkale.
Çanakkale Savaşı’nı kazanmamızı sağlayan ruh öyle yüce bir ruh ki bizim atalarımızda vardı. Şu anda bu topraklarda yaşamımızı sürdürüyorsak onlar sayesindedir. Ve bize yakışan o ruhu kaybetmemek ve sahip çıkmaktır. Çünkü onlara sahip çıkmak kendimize sahip çıkmaktır.