Görüşler hayatımızın neresinde? İyi olanı gerçekten iyi yoksa kötü olanı mı iyi görüyoruz? Hayal dünyasında yaşamın içine koyduğumuz düşünceler gerçeği mi yansıtıyor?
Birçok anektod yerleşir günlük serüvenimize. Olgu dediğimiz gerçekler, görüşlerin gölgesinde özelliğini kaybediyor mu? sorusu ile karşı karşıya geliriz belki de bir anda.
Olgu gerçekse görüş bir düşüncedir.
Psikojenez (düşünce+başlangıç), “Her şey düşüncede başlar” demektir. Öyleyse gördüğümüz hissettiğimiz bu dünya alemi bir Düşünce’nin başlangıcı mıdır? Eğer bir düşünce ile başlamasaydı her şey karanlık bir yoksunluğun içinde olacaktı. Ya da şöyle diyelim hiç bir şey var olmayacaktı.
Zihinsel var olmuş olan bir dünyanın içinde yaşadıklarımız ne kadar gerçek? “Rüyadan uyanmış olmak gerçeğe sürüklüyor” ifadesini kullanırsak o zaman hangi rüyadan uyanıyoruz?
Düşünce’nin bir evren, âlem ve yaşam yarattığını görüyoruz. Aslında gördüklerimiz Düşünce’nin bizi yarattığı evrende kendi düşüncemiz ile idrak etme ve görülen şeyin nasıl tanımlandığını anlama yolculuğudur. Yüce bir Zekâ’nın ürünü olmamıza rağmen her birimizin görüşü farklıdır ve bu görüşler kendi olgumuzu oluşturur.
İnsan kendi gerçeğine uyanır. İdrak denilen unsur akletmektir yani anlamlandırabilmektir. Uyanan bir kalp düşünceyi kendinde toplar ve hakikati yayma düşüncesiyle olumlu bir çabaya girer. Olumlu bir inanç kendinden başka her şeyi de güzelleştirebilir.
Benim sende izlediğim ve çıkardığım sonuç bana göre bambaşka bir hayatın görüşüdür. Fakat senin yaşadığın görüş senin hayatında gerçeğin ta kendisidir. İlahi bir düzenin hükmünde en üst düzeyde olan ve bir o kadar da alçak seviyede olan insan akletme eyleminin nihai noktasıdır. Çünkü “Seni kendiyle benzer kıldı” ifadesi insana sunulmuş eşsiz bir değerdir. Sadece bir Düşünce’nin izinde kendi gerçeğine uyanması beklenir.
Düşünce, olgu, görüş hepsi birdir lâkin tabiat gereği her şey farklıdır. Son olarak gördüklerimiz ve oluşturduğumuz görüşlerimiz kendi dünyamızın şeklidir.
Belki biraz beyni zorlayan sorular ile karşılaştık bugün. Yoruldu hatta beynimiz. Peki beyinde var olan epifiz bezini salt akıla indirgersek Düşünce’yi nasıl bileceğiz?
Tüm bunların yani sıra bir deneyin sonuçlarına bakalım şimdi:
Bir profesör öğrencilerine bir test sorusu sorup gözlemde bulunmalarını ister. Bir karıncanın çevresindeki hayvanları nasıl ayırt edebileceğini düşünmelerini ister.
Sonuç olarak bir karınca hayvanları şu şekilde ayırt eder;
1- Aslan, kaplan ve çıngıraklı yılan gibi iyi huylu ve şefkatli hayvanlar.
2- Tavuk, kaz ve ördek gibi vahşi yırtıcı hayvanlar.
Sonuç: Görüşler sizin nasıl baktığınızda göre şekil alır.
Bir başka sonucu da kendi içinizde oluşturun cevap düşüncenin derininden gelecektir.