Öfkelenmeyen insan var mıdır ?
Siz hiç öfkelenmediniz mi ?
Her insan, yaşamında bazı durumlardan dolayı öfkelenebilir. Her nekadar ölçülü davranmaya gayret etse de kendine hakim olamıyor bazen insan. Keşke o anda biraz sabırlı olup, öfke kontrol edilebilse…
Bazı arzu ve beklentilerin yerine gelmediği zaman insan sinirlenip öfkeye kapılabilir. Aklına gelen yanlış düşüncelere uyabilir, yanlış kararlar alabilir, istenmeyen hatalar olabilir, düzeltilmesi zor olan işler yapılabilir, kırıcı ve acıtıcı sözler söylenebilir o anda.
Bir anda ki meydana gelen hiddetin kontrol edilmesi ile, kendine hakim olmasıyla, sabırla, doğru karar alınarak, zarara sebebiyet vermemeli insan.
“Öfkeyle kalkan zararla oturur” sözün nekadar önemli olduğu bir gerçektir. Öfkeli anda insan yaptığı davranışlardan dolayı insani ilişkilere çok büyük zarar verebilir. Ailelerde huzursuzluk, akrabalar arasında soğukluk, dostlar arasında kırgınlıklara neden olabilir.
Öfkeli durumlarda sağlıklı düşünülemediği için yapılan hareketlerden dolayı pişman olabilir insan. Evet, öfke geçince pişmanlık duyar ve utanır. Ama belki geç olabilir de. Bundan dolayı, “Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır” sözü yaşanan gerçek durumları ifade eder. Göz karardığında söylenen sözler, sergilenen hareketler istenmeyen olaylara yol açar. Öfkenin gitmesiyle söylenmiş olan sözlerden ve yapılan davranışlardan yüzlerin kızarması kaçınılmaz olur. Ya kırılan kalplerin tamiri… Söylenen acı sözlerin açtığı yaralar…
Mevlana Hz. de dikkatleri bu konuya çekmek için,” Hiddet ve asabiyette ölü benzer biçimde ol” diyor. Yani sinirliyken en doğru davranış , ölü şeklinde hareketsiz olmak olduğunu hatırlatır insana. O anda bazen hiç de kolay olmayabilir, fakat çok büyük bir hatadan dönülmüş olunabilir.
Öfkeli insan duygularının esiri olduğu için ne yaptığını bilmez, beklenmeyen zararlı işler de yapabilir, unutulması zor olan sözler söyleyebilir, kapanması mümkün olmayan yaralar açabilir. Bundan dolayı o anda yanlış karar verecek yerine sakinleşerek mantık ve makul çerçevede hareket etmelidir insan.
Öfke ilk önce insanın kendisine zarar verir, ondan sonra da başkasına…
Öfkenin temel duygulardan biri olduğuna göre herkesin yaşayabileceği normal denilebilir, ancak önemli olan öfkeyi kontrol edebilmeyi öğrenmeli insan.
İyice düşünülmeden yapılan iş ve hareket, çoğu kez insanı zarara, sıkıntıya sokar. Bir işi geri dönemeyecek bir çıkmaza sokmadan önce iyi düşünülmelidir. Böyle yapılmadığı zaman pişman olmak işe yaramaz. Bazen bin kez pişman olsa bile geri dönüş olmayabilir.
“Son pişmanlık fayda vermez” .Keşkeler de birbiri arkası gelir. Keşke yapmasaydım. Keşke gitmeseydim. Keşke söylemeseydim. Keşke gönlünü kırmasaydım. Keşke biraz kendime hakim olsaydım. Keşke dilimi tutsaydım…Ah…Ah…Keşke, keşke, keşke …
İnsan öfkelendiğinde haklı iken haksız duruma da düşer çoğu zaman.
Her insan kızgınlık, hüzün, mutluluk, öfke, utanma, sevmek, nefret, hoşgörü, kıskançlık gibi duyguları yaşayabilir. Fakat önemli olan bu duyguların insana ve çevreye vereceği etkilerdir. Hayatta yaşanan çeşit durum, hareket, olay, haksızlık, suçlama, beğenmeme, mahcup olma, rencide edilme gibi sebeplerden dolayı insan kendini kontrol edemediğinde öfkelenerek tepki verdiği görülüyor. Beklentiler doğrultusunda olayların gerçekleşmemesinde, başkalarının sergilediği davranış biçiminde, bana bu yapılmamalıydı, bana böyle söylenmemeliydi gibi durumlarda öfke yaşanıyor.
Çağımızın en önemli mütefekkir yazarlarından birisi olan Samiha Ayverdi’nin şu sözleri çok manidardır:
“Kendi kendinin kontrolünden çıkmış insanın, sükunet göstereceği veya sabradeceği yerde hiddet ve şiddete kapılması sonunda ise mahcup olması demektir.
Yerinde söylemeyi ve yerinde susmayı bilmek için bir iç tabiat terbiyesinin şart olmasına ne güzel örnek. Eline, ayağına, gözüne, kulağına,duygu ve düşüncelerine hükmedemiyen insan kendini nekadar hür zannetse de bir esirden başka bir şey değildir”.
Öfkenin esiri olmak…
Mevlana Hz. bu sözünü unutmamalı insan: ”Öfke rüzgar gibidir, bir süre sonra diner,ama birçok dal kırılmıştır bile”.
Evet, kırılan dallar tekrar ağaca yapışabilir mi ?
Ya kırılan gönüller ? Yaralanan kalpler ? Unutulmayan zehirli sözler ?
Öfkenin kontrolünü sağlamak kolay mıdır?
Tabii ki değil. Öfkeli durumda haklı olma düşüncesine yol açabilir. Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğiliminde olabilirlir. İşte önemli olan öfkeli durumda önce yavaş davranılmalı, gösterilen tepkileri gözden geçirmeli, akla gelen ilk şeyi söylememeli, asıl söylemek istenilen şeyi düşünmeli, karşınızdaki kişinin söylemeye çalıştıklarını dinlemeye ve anlamaya çalışmalı, hemen cevap vermemeli. Bir anlık öfke kardeşler arasını açmamalı, arkadaş ve dostluklara zarar vermemeli, insani ilişkileri bozmamalı…
Evet,insan durup duruken öfkelenmez. Fiziksel veya sözlü sataşmalarda, haksız eleştirilere maruz kalındığında, derdini karşıdakine anlatılamadığında, önyargı bir tutumla karşılanıldığında, aşağılayıcı sözlerle itham edildiğinizde, alaycı yaklaşımlarda, yapılan iftiralarda, yeter artık dediğimiz durumlarda hiddetin öfkeye dönüştüğüne şahit oluyoruz.
İşin daha kötüsü de öfkenin, kine, adavete, nefrete, öç almaya yol açmasıdır.
Kurtuluş, öfke anında sabretmek, kendine hakim olmaktır.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin şu sözüne kulak verelim: “Gerçek yiğit (pehlivan) güreşte rakibini yenen kimse değil, kızdığı zaman öfkesini yenen kimsedir”.
Öfke, bizi kontrol etmeden, biz onu kontrol edelim…
Ne mutlu öfkesini yenebilene !
Bizlere en çok lazim olan. Ellerıne sağlık Eyüp abey. İthafen “dedim bu dünya ne garip han’dır, dedi” SABRET”her şey imtihandır. EYVALLAH
Vicdanina danisirsen Kotu isten vazgecersin.Cok guzel yazi Allah razi olsun Eyup abey
Allah razi olsun bu guzel ve bizim icin cok onemli konulari ele aldiginiz icin.InsAllah biz da bize duseni yapariz…Allah size hayirli ve uzun omurler versin…