Azerbaycanın Aksu ilindeki Aktaçı-Gegeli obasının sakinleri geleneksel olarak her yıl Nevruzdan önceki son Çarşamba gecesi sabahın alatoranına kadar oturur, çille çıkarırlar. Onlar niyet edir, bir nevi sabahı bir yerde sosyal dayanışma ile açırlar. Bu sosyal dayanışma (akraba, komşu) tarafları uzun zamandır ki, bir-birlerini görmürler. Başka şehirde, başka yerde yaşayan gegeliler hepisi oturulan eve toplanır ki, sabaha kadar bir yerde uyumadan otursunlar. Burada geçmişi hatırlama, gelenek-görenek, destanlar, belki de başkalarının işitmediği, bilmediği bir çok noktalara değinilir.
At gevşeyirmi? Türkler islamdan önce at etini yedikleri ve südünü içdikleri için islamı kabul ettikten sonra da bu gelenek birden-bire ortadan kalkmamıştır. Halen bir çok türk obalarında atın gevşemesine inam vardır. Aktaçı-Gegeli obasında da niyet ediler, son çarşambada göz kırpmadan atın ne zaman gevşeyeceğini bekleyirler. Atın gevşediğini görenlerin niyeti kabul olar, görmeyenlerse gelen yıl bunu tekrar ederler. Dolayısıyla insanlar inanırlar ki, at gevşeyen hayvanlar sırasına dahildir.
Hayvanlar ateşten geçirilir. Son çarşanbanın karanlığı sona yetişir. Alatorandır. Gegeliler kendileriyle yanısıra hayvanlarını da ateşin arasından geçirirler. Ahırın kapısı açılır ve hayvanlar iki ateşin arasından geçerek yeni güne, yeni yıla başlayır. Bu bize ola bilsin ki, kapının açılıp hayvanların iki ateşin arasından geçerek yeniliğe, yeni hayata, yeni can kazanmış otlaklara çıkışını gösterir. Yerleşik ahaliden farklı olarak, bir zamanlar yarıgöçebe yaşamış obalar hayvanlarını düşünür. Onun çarşambasında də önde geden hayvanlarıdır.
Köy sakini Muhtar kişi deyir ki, “bizim obamızda çarşamba ateşleri her zaman avarla, irmikle yandırılır, odun kullanılmır. İster avar, isterse de irmik hayvanın karşısından çıkarılan yararsız ottur. Avarla yandırılan ateşin üzerinden atlanan insanlar deyirler: “Ağırlığım-uğurluğum yerle getsin, ALLAH ruzimizi yetirsin”. Amma bir nokta da bilinmelidir ki, ocağın üzerinden üzü kıbleye atlanmasan işin kolaylaşmaz”.
Tarihi kaynalarda insanların iki ateşin arasından geçmesi gibi bilgiler var. 6. yüzyılda Bizans kronik yazarı göktürklerin ülkesine sefer edir. Onu sınırdan iki ateşin arasından geçirip ülkeye alıyorlar.
Mustafa Akkuş yazır ki, türk-moğol inancına göre ateş her şeyi temizleyer ve kötü ruhları kovardı. Moğollarda ateşle arınma ile ilgili örnekler çoktur. Plano Karpini Batı hanın sarayına yetişende ona iki ateş arasından geçmesini bildirmişler, ancak o, heç bir şekilde buna razı olmamıştır. Onda moğollar “Bu ateşin arasından büyük bir hüzurla geçin, çünki bunu başkanımıza karşı her hansı bir kötü niyetiniz olmasına ve ya zehir getirmeyinize göre edirik. Ateş her türlü kötülüğü ortadan kaldırır” – diyerek bildirmişler. Ona göre de Karpini “her şeyin ateşle temizlendiğini, elçiler, şahzadeler ve ya her hansı bir ecnebinin gelende getirdiklerinin her hansı bir kötülük etmesi şüphesine karşı arınmaları için iki ateş arasından geçmelerini” yazmıştır. Sonralar Rusya şahzadelerinden Mihail Batı hanı ziyaret edende moğolların onu da iki ateş arasından geçirdiklerini görürük. Batı dünyasının moğollara gönderdiği elçilerden biri Rubruk her hansı bir hediye getirmediği için ateşle temizlenmediğini yazmıştır. Rubruk ve Karpini ateşte arınma olayını bele tasvir edir: “İki ateş yandırdıktan sonra yakınlıkta iki mızrak bastırarlar ve mızrakların tepesi bir iple bir-birine bağlanır. Bu ip üzerine bir kaç kumaş bez bağlanır. İpin ve iki ateş arasına bağlanan bez kumaşların altından insanlar, hayvanlar, arabalar ve eşyalar geçir. İki kadın her biri bir yandan olmakla hem su dökür, hem de bazı ağılar okur”. Moğollar var olan ateşle arınma adetlerini sonraki devirlerde kurdukları devletlerde de aynen devam ettirmişler, hatta buna razı olmayan ecnebi elçilik heyetlerini arınma mevzusunda zorlamışlar. Ateşle temizlenme ayinleri İlhanlılarla İran, Azerbaycan, Suriya ve Anadolu bölgesine yayılmıştır. Kaynaklara göre, İlhanlı hükmdarı Argun hanın geceni geçirdiği bina bir fırtına neticesinde yanmış, akrabalarının çok hissesi yanğında ölmüştür. Yanındaki yüksek rütbeli askerler moğol geleneklerine ve Cengiz han yasasına göre iki ateş arasından geçerek kendini temizlemesinin vacip olduğunu söylemişler, ateşle arınma ayini bahşiler tarafından geçirilmişdir. Odla arınma ayinleri moğolların islamı kabul etmelerinden sonra da aynı şekilde devam etmiş, müslüman hanlar devrinde de ateşle arınma ayinlerinin olduğu görünmüştür. Sultan Ölcaytunun Gilan bölgesinde yağmurlu bir gecede eylence zamanı mühafızlarının üzerine yıldırım düşmüş ve bu durumu bahşiler uğursuzluk gibi görerek onun ateş üzerinden geçmekle arınmasını istemişler.
Göründüğü gibi, Türklerin tarihinde malum olan iki ateş arasından geçmek olayı vardır. Bu her halda yeni kapıların açılmasının tezahürüdür.