Bu günlerde kamuoyunu meşgul eden bir durum söz konusu… Hepimiz ailemizin ağacının dallarının nerelere gittiğini merak edip e-devletten öğrendi. Bir kısmımızın aile tarihçesi daha eskilere gidecek şekilde biliniyormuş. Aslında bu günlerde hele ki böylesi ağır günlerde bu meselenin neden gündeme geldiği de ayrıca merak konusu! Osmanlı arşiv belgelerine göre tutulmuş soy kütüklerimizin yazılı olduğu defterler kim bilir nerelerde idi.
Bir kısım şehir efsanesi mi yoksa gerçek mi bilinmez bazı tanınmış şahsiyetlerin ailelerinin soy kütüklerinin defterleri ya kaybolurmuş veya komple yakılmış o defterler. Bu da bizim karanlık cumhuriyet dönemi tarihimizin aydınlatılmayı bekleyen dehlizleri arasında.
Bazı dostlarım özellikle sosyal medyada paylaştılar açıklanan bilgileri. Özellikle muhacir dostlarımın ailelerinin kökenleri için sağlıklı bilgiler yayınlanmamış maalesef. Mesela; dedesinin dedesinin doğum yeri Bosna, Makedonya, Romanya olarak belirtilmiş. İyi de hangi şehir, hangi köy gibi bilgiler olmadıktan sonra bu bilgi şifahen de biliniyor.
Aslında soy sop meselesi üzerinden bir başka konuya temas etmek niyetindeyim. Hepimizin ailelerinin kökenleri az veya çok bilinmekte. Fakat bizlerin bir de manevi kökenlerimizin dayandığı yer olmalı! Acaba bizler mânen hangi soylardan geliyoruz? Veya aşağıdan yukarıya bakınca kendimizi hangi soya mensup olarak görüyoruz?
Bir pire bende olmak her şeyden evlâ! Bende olamayanlar ise ednâdan ednâdır, kanımca. Çünkü asıl olan maneviyattır. Ten fanidir ki hani o övünç kaynağımız atalarımız neredeler? Evet, ailemizin geçmişi çok değerli, çok önemli fakat manevi soyumuz çok daha önemli. Çünkü âlimden zalim, zalimden âlim diye bir söz vardır ki nice değerli insanların evlatlarının ailenin geçmişine yakışmayacak şekilde düştükleri hâli ve nice iflah olmaz insanların evlatlarının da günü geldiğinde ne kadar büyük bir değer olduğu tarihte örnekler ile doludur.