İncitmeyen hem de incinmeyen…
Hangisi daha zor?
İncitmemek mi, incinmemek mi…
Hayat bu… Farklılıklar dünyasında yaşıyoruz. Her şey farklı. Önemli olan farklılıklar içinde dengeyi sağlamak. Farklı anlayışlar, farklı yaşam tarzları, farklı duygular, farklı bakışlar, farklı çözümler, farklı söylemler, farklı menfaatler, farklı istekler, farklı, farklı, farklı…
Farklılıkların içinde yaşayan insanoğlu. Hoşunuza giden veya hoşunuza gitmeyen, size göre uygun veya uygun olmayan, beğendiğiniz veya beğenmediğiniz, kabul ettiğiniz ve kabul etmediğiniz tutum ve davranışlar hayatın gerçeği. Zıtlıklar üzerinde kurulmuş bir hayat sistemi. İnsanlarla birlikte yaşamak hayatın kaçınılmaz bir gerçeği. Tabii ki insanın insana ihtiyacı vardır bu hayatta.
İnsanlarla kötü ilişkilerde bulunmak hayatı zorlaştırdığına şahit oluruz. İnsanlar arasında kavganın, geçimsizliğin, anlaşmamazlığın, saygısızlığın yaşandığında sıkıntılara yol açmaktadır. İyi ilişkilerin var olduğunda ise hayat güzelleşir, huzur ve sevincin neşe saçtığını görebiliriz. Dargınlıklar, kırgınlıklar hayatı olumsuz etkiler, huzursuzluk yaratır insanda. Yaradılış itibariyle kırılgan bir gönüle sahip olan insan çabuk incinebilir, aynı zamanda da incitebilir.
Bazı insanlar çok basit olaylardan etkilenerek karşı tarafı incitir. Kimi insanlar ise en küçük olaylardan bile incinir. Anı öfkelenmek ve kendini tutamamaktan, yani sakinliğini koruyamamaktan dolayı hem kendisinin üzülmesine hem de başkasının üzülmesine sebep olacak. Yani insanlar incinebilir de, incitebilir de…
Erzurum’lu İbrahim Hakkı Hz.:
Cihan bağında ey akıl, budur makbul-i ins ü cin,
Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin!
Evet , makbul olanın ne kimseyi incitmek ne de kimseden incinmektir. Tabii ki insanları incitmemek zor bir iştir, ama incinmemek daha zordur.
Hiç incitmeyen ve incinmeyen insan var mıdır dersiniz?
İncinmekten maksat, haksız yere gönül kırmaktır, yoksa herkese herkesin gönlüne göre davranmak değildir. Atılan iftiraya, söylenen hakaretlere, incitici sözlere, gerçek dışı eleştirilere karşı en iyi biçimde yanlışlıkları ifade etmek incitmek değildir.
Bu yüzden kendimizi korumalıyız ve özümüze sahip çıkmak için ve gereksiz yere incinmemek için önlemler almalıyız.
İnsanın yaradılış itibariyle kırmaya ve kırılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Bazı insanlar,hatır gönül bilmezler, kırıcıdırlar. Bazı insanlar ise kırmayı ve kırılmayı istemezler.
Gönül insanları, yani eğitilmiş gönül sahipleri “incinsen de incitme” anlayışıyla taş atana gül atmayı uygun görmüşler, çünkü onlar “iyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı” anlayışını destur edinmişler.
Alvarlı Efe Hz. bu dörtlüğü üzerinde derin derin düşünmenkte fayda vardır mutlaka:
Âşık der inci tenden
İncinme incitenden
Kemalde noksan imiş
İncinen incitenden.
Yazılanları uygulamak kolay mıdır dersiniz. Hiç de kolay değil. İncitenden incinmenin kemalde noksanlık olarak kabul edilmiş hakikatte.
Mevlânâ bunu şöyle ifade eder: “İncitme! İncittiğin yerden incinirsin.”
Öyleyse aile fertlerimizin, kardeşlerimizin,akrabalarımızın, dostlarımızın kalplerini nasıl bu kadar rahat kırabiliyoruz? Nasıl dikkatsizce, pervasızca, gönüller kıra döke yaşayabiliyoruz?
İnsani ilişkilerin temel noktası insanın kendisini karşısındakinin yerine koyma prensibidir…Yani kişi kendisini karşısındakinin yerine koyarak tavır ve davranışlarda bulunursa hayırlı neticelere ulaşır.
İncitmemeyi kendimizi firenleyerek başarabiliriz. Elimize, dilimize gözümüze, kulağımıza sahip olabilirsek incitmemekte muvaffak olabiliriz.
Kelimeler önemlidir, onları güzel seçmek gerekir, konuşmadan önce iyi düşünmek lazım. Konuşmak aklına ve ağzına ne gelirse söylemek değildir.
Mevlana: “Gel de birbirimizin kadrini bilelim, çünkü ansızın ayrılacağız birbirimizden” diyor.
İnsan insanın, kadrini, kıymetini, değerini bilmeli. Herkes ansızın birbirinden ayrılacak bir gün. Geride kalan ise, yaralı gönüller, kırılan kalpler, üzücü hatıralar…
Alvarlı Lütfi Efe Hz. sözlerine kulak verelim:
Hazer kıl ! Kırma kalbin kimsenin canını incitme!
Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme!
Tarik-i ışkda bi-çareyi hicranı incitme!
Sabır kıl her belaye, hane-yi Rahman’ı incitme!
Neden yürek incitirsin ey zalim dil?… Bilmez misin ki, incittiğin o yürek senin yüreğindir…
Ne mutlu, incitmeyene ve incinmeyene.
İNCİTMEYENE HEM DE İNCİNMEYENE SELAM OLSUN DOSTLAR
Ne inciten ne incinenlerden olmamıza ALLAH muhafaza buyursun. Elıne bedenıne sağlık. EYVALLAH
Elinize salik cok guzel yazi .Cok sukur hala sizin gibi insanlar var.Allah eksik etmesin.