Kosova ile ilgili yazı dizimize bir lüzum üzerine ara vermeyi uygun gördüm. Zira bu hafta önemli(!) bir misafirimiz var.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Tillerson bugün Türkiye’ye geliyor. Bu ziyaret, bizim için “ya tamam, ya devam” mahiyetinde. Lakin Tillerson için daha da ayrı bir anlam taşımakta. FETÖcüler için gelecek olan Tillerson’ın ayrıca Zeytin Dalı Harekatını da gündeme getirmesi bekleniyor.
ABD ile ilişkiler gerçekten kritik düzeyde. ABD’nin PYD’ye silah verdiği hususunu gerekse biz gerekse de yazılı ve görsel basın bir senedir bangır bangır bağırıyoruz. Bu konuyu uluslararası hukuka taşımaya karar vermiş bürokratlarımız; fakat bu yeni mi geliyor aklımıza acaba? Eğer uluslararası hukuk bunun çözüm yeriyse bir yıldır neyi bekledik ki?
CIA geçtiğimiz hafta PYD ile PKK’nın aynı olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanlık Sözcüsü Heather Nauert yaptığı açıklamada sadece PKK dedi; PYD ya da YPG demedi! Lakin öte yandan çok enteresan şeyler de olmaya başladı. Adı SDG yani Suriye Demokratik Güçleri, kendisi terör çetesi (PYD/PKK) olan bir yapı kurdu. Bir de bu terör çetesine 550 milyon dolar ayırdı. Bu ne perhiz ne lahana turşusu efendiler? Özetle, Amerika teröre destek vermeye devam ediyor. Hiç akıllanmadılar ve akıllanmayacaklar gibi duruyor.
Geçtiğimiz günlerde emekli bir asker olan ve halihazırda Savunma Bakanı olarak görev yapan James Mattis, bir İsrail uçağının Suriye topraklarında düşürülmesiyle alakalı ” İsrail’in sınır güvenliğini korumasının doğal hakkı” olduğunu söylerken “hiçbir İsrail vatandaşına zarar gelmesini beklemeksizin” diye de ekledi. Ne kadar enteresan değil mi? Sayın Mattis ve Amerikan hükümeti konu Türkiye’ye gelince neden bu kadar rahatsız oluyor? Biz de Zeytin Dalı Harekatını kendi sınırlarımızı korumak için yapmıyor muyuz? İsrail sınır ve vatandaşlarının güvenliği konusunda önlem alacaksa Türkiye neden almasın? İsrail için meşru olan Türkiye için de meşrudur Sayın Mattis.
Amerika, Afrin bölgesinde bulunan paralı lejyonlarının yenilgisini hazmedemedi. Bizim ne kadar ciddi olduğumuzu anlamadı. ” Düğüne gidiyoruz”, “Hedefimiz Kızılelma”, “Ailemiz bizi beklemesin” gibi sözler bir televizyon şovundan söylenmedi. Bu sözler boş sözler değil. Bu sözler Türk askerinin iman gücünü ve kararlılığını gösteriyor. Belki Amerika bu sefer durumun ne kadar ciddi olduğunu ve bizim ne kadar kararlı olduğumuzu anlar, ama hiç de umudum yok nedense.
Eğer Türkiye- Amerika ilişkileri bozulursa bunun tek sebebi Amerika’nın bölgede çevirdiği dümendir. Biz de artık gerekeni yapmalı ve uluslararası hukuka haklılığımızı anlatmalıyız.