Aziz Şehitlerin anısına…
“Yedi düvel” birleşmiş, Çanakkaleyi ele geçirmek için.. Vatan tehlikede… Rumeli evlatları bu tehlikeye karşı seyirci mi kalır. Düşmana karşı verilen mücadeleye katılma çağrısına icabet etti Rumeli insanı. O, vatan kaybetmenin ne olduğunu en iyi biliyordu. Çünkü Rumeli kaybolmuştu. Çanakkale’ye doğru binlerce gönüllü, Rumeli insanı “Evlad-ı Fatihan” yollara düştü. Çanakkale’de bir destan yazıldı. Binlerce şehit verildi. Şehitler arasında çok sayıda Rumeli evlatları da…
Ah Çanakkale!… Ne canlar emanet edildi senin bağrına… Yolu hasretle beklenen babalar, evlatlar, kocalar…
O topraklarda, vatan için canını veren binlerce aziz şehit…
Binlerce şehitin arasında, ince, narin ve zeki bakışlı…Henüz 21 yaşının başında, bıyıkları yeni terlemiş, sevdasıyla,ümitleriyle, yaşama arzusuyla, cepheden gelen şehit ve yaralıları gördüğünde; “Beni de ön cephede görevlendirin” diye yüzbaşısına ricada bulunacak kadar vatan aşkıyla dolu Ohrili İbrahim Naci…
Kimdir İbrahim Naci?
Rumeli evladı. Rumeli’nin Ohri şehrinde dünyaya gelmiş. Babası Musa Kazım, annesi Emetullah ve ailesiyle birlikte Balkan Savaşı esnasında İstanbul’a göç etmiştir. Çanakkale’de savaşa katılmak için yola çıkmış, İstanbul’dan şehit oluncaya kadar 29 gün günlük tutan bir Teğmen.
İbrahim Naci günlüğü tutmaya başladığı dönem cephede muharebelerin yoğun bir şekilde yaşandığı bir zamandır. Oturduğu İstanbul’dan Çanakkale’ye geçmiş. Sevdiklerinden ayrı kalmanın kendisinde meydana getirdiği üzüntüyü “Onları düşündükçe kalbim sıkışıyor. Boğulacak gibi oluyorum. Ah, bu hayatın acılıkları, bu hicran!” sözleriyle özlemini, ayrılış hicranını hissetmiştir.
Günlüğünde hissiyatını da gizlememiş, sevdiklerinden ayrı kalmanın kendisinde meydana getirdiği hasret ve hüznü da dile getirmiştir:
“Oh !… Çünkü o gün mutlu olma isteği ve arzusu içinde idim. Bugün, bugün ise ayrılık elemlerinin, harp facialarının vücuda getirdiği öyle karanlık ve derin felaket girdabının önündeyim ki, bunun nihayetsiz neticesine gözlerimi diktiğim zaman başımın bir kasırga süratiyle döndüğünü hissediyorum.”
Şehitlerin kabirlerini görünce de kendisinde oluşan hissiyatını anlatıyor İbrahim Naci:
“Ve şimdi doğrusu kalben pek sarsılmış bir haldeyim. Kendisi kim bilir nasıl bir naz u niyaz içinde büyümüş, ne azim bir anne babanın şefkat ve merhameti ile beslenmiş bir vücutlar şimdi nerede yatıyorlar.
Şimdi düşünüyorum. Şehit olursam ben de mi böyle solgun yapraklı birkaç kel ağacın dibine gömülüp terk edileceğim. Fakat bu ne kadar merhametsiz ve ne kadar feciydi. Bakalım bana da aynı akıbeti mi göstereceksin? Yoksa sevdiklerime kavuşmaya müsaade edecek misin ? Bu yakın olacak mı ya Rabbi?”
Teğmen İbrahim Naci’nin de en büyük korkusu unutulmak. Günlüğünde şöyle dile getirmiş:
“Ve dünkü düşüncenin verdiği hüzünle defterimi açtım. Acı hatıralarımı kaydediyorum. Fakat bilmem bu satırları ailem okuyabilecek mi? Defterim oraya kadar gidecek mi?..
Tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen ümitli olduğunu günlüğünde yazmış:
“Ümit, ümit!.. Sönmüş bir hayata bir başka canlılık bahşeden ümit. Sen ne mukaddes ve ne muazzezsin. Sende harap ve kırık kalplere yaşattıracak bir gıda veren öyle bir duygu var ki…”
Muharebenin şiddetlendiğini yazarken şöyle diyor:
“Karyolada yüzlerce topun acı acı patlamasından uyku uyumak mümkün olamıyor. Bütün gece şiddetli bir piyade ateşi devam etti. Ara sıra makineli tüfeğin uzayıp giden ateşleri kendini derhal tanıttırıyor. Allah sonunu hayreylesin.
Bu düşmanda öyle mel’un ve katildi ki… Muharebe, şimdi galip gelmekten ziyade insan öldürmek şekline girdi. Adam öldürmek için düşmanın her gün bin türlü çirkinlikler icat ettiğini görüyoruz.”
Günlüğün 29’uncu gününde, hayatının son gününde, şehit olduğu o günde, son sözleri olarak şunları kaydetmiştir İbrahim Naci:
“ Saat 7.00.
Geceden beri düşman taarruz ediyor. Şimdi gidiyoruz. Allah hayreylesin…
Saat 11.00.
Muharebeye girdik. Milyonlarla top ve tüfek patlıyor… Şimdi birinci onbaşım yaralandı.
Allah’a ısmarladık.
Saat 11.15… İ. Naci “
İbrahim Naci’nin günlükteki son sözü “Allah’a ısmarladık”. Girdiği bu muharebede şehit olacağını adeta hissetmiş, veda eder gibi imzasını atmıştır.
Rumeli evladı şehit olmuştur. Ohri’li bir şehit.
Geri kalan eşyaları arasında günlüğü bulan ve okuyan bölük yüzbaşısı şu notu yazmıştır:
“Naci’m, pek genç ve körpe iken kara topraklara emanet ettiğim o sevimli vücudundan uzak kalmak hem benim, hem de bölük askerlerinin, telafisi imkansız, büyük bir kaybıydı. Yalnız benim ve bölüğün mü ya?..
Hayatın aşk ve şiirle dolu hoş safhalarını tatmış, tanımış ve bunun aşk, şiir ve saadetten başka birçok acılıkları, yorgunlukları olduğunu da biliyordu. Ve kendisini, bunu göğüsleyecek bir dayanaklığa hazırlamaya gayret ediyordu. Bazen hayat felsefesine dair kendisiyle yaptığım sohbetleri büyük bir dikkat ile dinler,…”
Bölük yüzbaşının yazısı “virgül” ile yarım kalmıştır. Yazısını bitiremeden şehit olmuştur.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.
Aziz Şehitlerimize selam olsun.
Çok anlamlı bir yazı olmuş,ellerine sağlık,tüylerim diken diken oldu .Şehidimizin ruhuna el-fatiha.
EyvAllah Huu..Helal olsun sizden de bu beklenir zaten
Çok anlamlı ve güzel bir yazı. Ellerinize sağlık. Allah, namus ve vatan için toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Allah şu anda Afrin’de vatanı korumak için çarpışan askerlerimize de yardım etsin.
Şehid hemşehrime ALLAHTAN rahmet dilerım. Bu gibi zorluklari (ÇANAKKALE HARBİ) ALLAHTAN bi daha yaşatmamasıni dua ederıs ve size de Şehidimizi yazınızda andığınıs için muteşekkirım. EYVALLAH
Sizlere helal olsun ,Aziz askerlerimize selam olsun..