Kadına şiddet olaylarının giderek arttığı bir dönem yaşıyoruz.
Kadına değer verilmediği, hakir görüldüğü, dışlandığı bir obje gibi görüldüğü bir anlayış var olur hale geldi. Bunu da bir meziyetmiş gibi sunan zihniyetler iyice türedi.
Canice bir hayvancağıza kıymaktan daha zalimce katledilir oldu kadın. Bunu bazı sebeplere bağlayanlar ise gerçekten akla durgunluk verici derecede bir akla sahipler.
Ekonomik sebepler diyenler çok maalesef. Ekonomik olarak sıkıntı yaşayan erkekler eşini öldürebilir demeye getiriyorlar. Peki ya eski devirde çok mu rahatlık içindeydi bu millet?
Sefalet vardı. Bugün yemek bulunuyorsa yarın Allah Kerim deniliyordu! Ama Allah’a sebat vardı. Şükür nedir bilen vardı. Müslümanlığını yaşamaya çalışan erdemlere önem veren bir yapımız vardı.
Bir karıncayı dahi incitmekten imtina eden bir nesil vardı. Bugün bu anlayış çok gerilerde kaldı. Karıncayı bırakın bir insanı hünharca katleder hale geldik. Bunun arkasında ekonomik sıkıntılar var deyip çıkamayız. Bunun arkasında inanç boşluğu, vicdan yoksunluğu var.
Dindarım diye ortada dolaşan kişilerin kadına yönelik hakir yaklaşımı var.
Hocayım diye dinimizi anlatmaya kalkanların kadına cinsel obje olarak yaklaşımı var. Erkek hegemonyasını pazarlaması var.
Ahlak, erdem, vicdan, insanlık nedir öğretmekten uzak bir anlayışın hakim oluşu var.
Kadın sesi haram, kadın saçı haram, kadının ayak sesi günah, konuşması caiz değil diye ortalarda gezip fetva veren kendini bilmezler var!
Kadını da Allah yarattı deyip başının üstüne koyanlar ise hep dışlanır vaziyette! Kadına değer verenlere uzaylı gibi yaklaşanlar ortalarda dolaşır oldu. Bir takke, bir cübbe giyince takva ehli diye anılır oldu.
Hal böyle olunca dinimiz doğru düzgün yaşanmaktan çıktı. Din diye nefsi hasetler anlatıldı.
Peygamber Efendimizin kadına yönelik yaklaşımı hiç anılmaz oldu. Eşi Hatice anamızdan, kızı Fatıma anamızdan bahsederken nasıl yaklaştığı duyulmaz oldu.
Fatıma anamızın meclislerde Peygamber Efendimizin varlığını anlatılışı dille alınmaz oldu. “Kız çocuğu rahmettir” diye kızları bağrına basan, himayesi altına alan bir rahmet peygamberinin ümmetiyiz ey ahali!
Kadının ne işi var ortada diye beyinlerindeki örümcekleri besleyenlere sesleniyorum, sen nasıl Peygamber Efendimizin ümmetiyim diye dolaşabiliyorsun ortalarda?
Hünharca kadına yönelik şiddet uygulayanların halinin temelinde hep bu zihniyet var.
Kadına bir mal gibi maliklik iddiasında bulunmasının bir neticesi bu! İstediğini yapma hakkını kendinde görebilen bir şeytanlık değil de nedir bu?
Amma velakin İslam’ı şekiller manzumesinden ibaret görürseniz İslam’ın insan yetiştirme, insanlık inşa etme, kulluk bilincine sahip nesiller yetişen bir medeniyetler kurma vasfını atlarsınız.
İşte ortada kafa kesenler, İslam adına katliam yapanlar, kadına sokaklarda saldırıp işkence yapanlar çoğalır!
Bunun hiçbir kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz! Ekonomik sıkıntı, işsizlik, psikolojik problemler falan değil! Bu resmen nefsine köle olmuş şuursuzluğun, iplerini şeytanın eline vermiş bir zihniyetin ürünüdür!
Bu cinayetlerin sorumlusu sadece işleyen değil, ona bu zihniyeti aşılayanlardır da aynı zamanda.
İşte bu yüzden artık bu anlayışa dur demeli! Yetişen nesilleri bir insan gibi yetiştirip, erdem aşılamalı. Çocuk yetiştirmek değil, İnsan yetiştirmek merkeze alınmalı. Nefsleri kabaran nesiller değil, acziyetle insanlığını bilen, merhamet yüklü, vicdanlı, cemali yönde daima ameller gösteren salih nesiller yetiştirmeli.
Verilen eğitim ve öğretim de hep bunları aşılanmalı. Dini eğitimde şekillerin ötesine geçip Peygamber Efendimizin hayatı ve anlayışı ile Kur’an’ı anlayıp okumalı ve hayata yansıtacak şekilde uygulamaya dökülecek yöntemler belirlenmeli.
Tasavvuf’un bu noktada gayesini iyi anlamalı, Tekke ve zaviyelerin işlevlerine iyice idrak etmeliyiz.
Tekkelerin insan yetiştirme ve nefsi dizginleyen kullar inşa etme vasfını bugün yeniden temellendirilmeliyiz.
Tasavvufu diskurcu olarak görmek, küfür diye anlatıp dışlamaktan bu noktalara geldik. İlahiyatçıların kendi aralarındaki bu çekişme yüzünden İslam anlayışımız parçalayıcı noktaya ulaştı.
Halbuki İslam bütünleyen, rahmet saçan, cemal ile aşk muhabbet besleyen bir dindi. Ama bunu anlamadan daha doğru bir ifadeyle hal edinmeden İslam’ı, Kur’an’ı anlatmaya çalışan kör zihniyetli hocaların varlığı böldü, parçaladı, yıktı.
İşte tüm mesele burada! Biz hal edinmeden kelama düştük. Kal ile meziyet edindik sandık. Bu da koca bir boşluk açtı içimizde. Hem iç alemimizde hem de toplumumuzda!
İşte tüm mesele bu! Hal edinmeli, hal edinenleri meydana çıkarmalıyız vesselam…