Her alanda yenilik, değişim ve dönüşüm içinde olmalı insan. Yaradılış esası bu yöndedir çünkü.. Her an bir şen, her an bir devran ve dönüşüm var alemde..
Rahman suresinde Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu gibi, “O her an bir şendedir(yaratma halindedir).”
Öyleyse insanoğlu da her an bu şen döngünün bir parçasıdır. Değişim, dönüşüm halindedir. Bir önceki an ile bir sonraki an aynı değildir.
Peki ya böyle bir döngü var ise neden yenilik peşinde olmayalım? Neden sabit fikirlilik içinde olalım? Neden kendi düşünce dünyamızı yüceltme gayesinde olmayalım?
Fikirsel dünyamızda ufku açık olup neden keşif ehli olmaya ve O’nun buyruğu üzere daima ilim ve bilgi ile dönüşmeye meyilli ve arzulu olmayalım?
Yaradılışımız hep bu şekildeyken ve buna her zerremiz itaat halideyken bunun aksi yönde hareket etmemiz bize ne kazandırır ki? Kısır bir döngü ve içsel bir huzursuzluk..
Dediğimiz gibi değişim, dönüşüm ve yenilik her alanda şart. Batıni ve zahiri dünyamızda da, siyasi hususlarda da…
Hele siyaset yani yönetim alanında iseniz devletinizi yüceltmek için daima reform içinde ve çalışma halinde, düşünsel ve fikirsel açılımlarla hizmet halinde olmanız şarttır.
Devletin bekası ve aydınlık bir gelecek için yenilik olmadan olmaz.
Amma velakin bazılarının dilinde aydınlık, özgürlük, demokrasi, reform, devrim, açık görüşlülük gibi sözler pelesenk olmuş gidiyor.
İcraatte ise bir şey göremezsiniz.
Nereye getireceğim sözü aslında anlamışsınızdır.
Haftasonu CHP Kurultayı vardı. Kurultay’da Kılıçdaroğlu yeniden başkan seçildi.
Her zamanki klişe sözleri duyduk, içi boşaltılmış sadece kelimelerden ibaret söyleyenin dahi inanmakta zorlandığı vaatler!
Muharrem İnce’nin konuşması ise özellikle parti yönetimine ilişkin eleştirilerinde haklılık payı büyüktü.
Gönüllerdeki ve düşüncelerdekini dışa vurması bakımında takdir edilesidir.
Yenilik istiyordu İnce.. Haklı olarak! Reform diyordu. Bizi bir yere taşımayan yönetimle devam etmeyelim diye çağrı yapıyordu.
Yenilgi üzerine yenilgi almaktan bıkkınlığını dile getiriyordu. İddiasızlık ve projesizlikten atıl durumda olan partisi için mücadele ediyordu.
Lakin kimse bu çağrılara kulak vermedi. Kılıçdaroğlu’nun diktası ve sabit fikirliliği yıkılamadı.
Haliyle CHP siyaset arenasından silinmeye doğru emin adımlarla ilerlemeye devam etti.
Diyeceksiniz ki neden?
CHP’de Kılıçdaroğlu geldi geleli bir yenilik görülmedi. Bir dönüşüm yaşanmadı. Kastettiğim iyi yönde olmaktır!
CHP daima kötüye gitti. Terör örgütleriyle bile aynı safta yer alan bir CHP portresi var bugün ne yazık ki! Her seçimde yenilgi alan ve her seçimde milli iradeye karşı çıkan ve yenilgiyi kabul etmediği sorumluyu kendinden aramak yerine başkalarında gören bir CHP!
Hal böyle olunca yaratıcının düzenine aykırı bir yaklaşımın bu düzende ömrünün uzun olmayacağı su götürmez bir gerçek!
Partisine faydası olmayanın ülkesine de faydası olmadığını yıllarca görünce de bir kez daha CHP’nin yok oluşa doğru emin adımlarını iyice duyar oluyoruz.
Umutsuz bir vaka haline dönüşen CHP ne yazık ki geleceğe hitap etmiyor! Sürekli gelişim halinde olan ve daima yenilik diyen gençliğe seslenemiyor!
Eski kelamlar, klişe Atatürk sözleri ile Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlenmiyor.
Atatürk reform ve dönüşüm derken CHP yerinde saymaya devam ederek Atatürkçü olmuyor, olamıyor!
Amma velakin bugün ne yazık ki Atatürkçülük fiiliyatta değil kâl üzerinden yaşatılır oldu CHP’de!
Sorsanız onlardan âlâ Atatürkçü yoktur ancak en fazla da Atatürk’e sırt çeviren onlardır.
Nihai olarak eski kelamlar dünde kaldı. Artık yeni şeyler söylemeli, söyleyenin peşinden gitmeli! Kendini milletine feda eden ve koltuğun peşinde değil, devletinin bekası peşinde koşanların yanında yer alan hakiki Atatürkçü milliyetçilerin yanında olmalı!
Kim onlar diye sorarsanız! Şöyle dönüp sağa bakmanız yeterli! Devletine can vermeye hazır adıyla sanıyla her halinden Devlet akan milliyetçi, vatan sevdalısı siyasi yiğitleri görmek zor olmayacaktır!
O yüzden dönüşüm, değişim, yenilik şart azizim! Yaratılışın kanunu bu!
Ya düzene uyarsın ya da düzen seni kendinde yok eder!