Son yıllarda İslamiyet’i sınıflandırma peşine düşüldü.
Radikal İslam, Ilımlı İslam, Siyasal İslam gibi bir çok kategorilere ayrıştırma ve her bir kategoride de İslam’ın dışına çıkılmaktadır.
Radikal İslam olarak adlandırılan kesimler ve sınıflar kafa kesen, terör estiren, el koparan, her türlü zalimliği yapan ve İslam ile ilgisi olmayan bağnazlıklara tapan ve nefsi düşünceleri içeren bir akımdır.
Ilımlı İslam ise Batı tarafından inşa edilmeye uğraşılan Dinlerarası Diyalog ile pazarlanan ve tamamen Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği dinden uzak Hz. İbrahim’i sözde merkezinde toplanan ama Hıristiyanlığın hırsının ve sapkınlığının hakim olduğu oluşumdur.
Siyasal İslam ise, siyasetin dini kullanarak din ile ilgili olmayan ama siyasi çıkar ve rantları içeren tutumları içeren aslında dini devlet yönetiminde uzak tutmak adına çıkarılmış bir yapıdır.
Böyle bir sınıflandırma kabul edilemez.
İslam, İslam’dır. Tektir. Siyasalı, radikali, ılımlısı olmaz.
İslam Peygamber Efendimizin tebliğ ettiğidir. Sonradan yorumlamalarla eklenen çıkarılanlar, dönüştürülenler değildir.
İslam tüm hayata hükmeder, seslenir ve bir nizam getirir. Allah’ın kulunu nasıl yarattıysa o yönde daima ilerlemesi için çizdiği yoldur.
Hoşgörü, sevgi, muhabbet, aşk, cemal, güzellik, edep, ahlak, erdem, paylaşma, yardımlaşma, kendinden çok bir başkasını düşünme, kulluk, acziyet, merhamet, şefkat, birlik, bütünlük dinidir İslam…
Hizmet dinidir. Her şeyini Hakk aşkına ve yoluna feda etme, yüklerinden arınma dinidir.
Şekilsel, dışsal kabuktan kurtulup hakikate yol alma dinidir. Tamamlanmış dindir ve kapsayıcıdır İslam.
İslam terör estirmez, Müslüman zulüm etmez! Bilakis inşa eder, yaraları sarar ve zulme karşı dimdik durur.
Amma velakin Batı’nın gitgide bu değerlerden yoksunluğu zamanla içimize zerk edildi ve Müslümanız, dinimiz İslam diyenler kullanılarak Batı’nın zulmünün temsilcileri oldular. Sonra Batı bunu nasıl kullandı?
Bakın işte İslam bu kadar kötü, terör dini, zulüm dini diyerek adını da radikal İslam koydu. Müslümanım diyenler Müslümanlıktan bihaber hale gelince müminliğin gereğini yapmayınca Batı bir de üstüne Ilımlı İslam getirmeye çalıştı.
Halbuki İslam’ın ne radikali vardır ne de ılımlısı! İslam cemaldir, halimdir! Merhamet, şefkattir. Ilımlılık demektir. Halbuki bizim İslam’ı özüyle ve has haliyle bize aktaran önderlerimiz vardır. Hakk Dostları eşliğinde bize sunulan Hakikati Muhammediye vardır. Biz arayışımızı ân’da aramalı ve içimizdeki yolculukta özümüze yönelmeliyken çözüm olarak bize ılımlı İslam pazarlanmaya başlandı.
Öz olan o halislikten o kadar uzağız ki… Radikal İslam diye oluşturulan Selefilik, Vehhabilik gibi akımlar aracılığıyla İslam’ın o güzel yanı o kadar örtüldü ki İslam şekilsel kaidelerden ibaret ve Allah sadece korkulan ve cezalandıran bir puta dönüştürüldü ki İslam’ın özünün ne olduğu unutuldu.
İnsanların bundan rahatsız olan öz tarafı ise bir arayışa girdi haliyle.. Hal böyle olunca operasyonun bu sefer ikinci ayağına geçildi: Ilımlı İslam! Ilımlı İslam ile bir dönüşüm lakin İslam’dan çok daha uzağa doğru olan bir dönüşüm inşa edilmeye başlandı.
Şimdi de yeni bir şey var ki Siyasal İslam! Bu da İslam’ı seküler olarak yansıtma çabasıdır. İslam’ı kısırlaştırma ve sınırlandırarak darlaştırma planıdır. İslam’ı modernleştirme gibi söylemlerle yola çıkılarak İslam’ın siyasetten uzak tutma gayesidir.
İslam eski değil ki modernleşmeye ihtiyaç olsun. Kur’an’daki hakikat her devre hitap eden ve kat kat manalar dürülen modern bir bakış içeriyor zaten… Hatta modern diye tarif edilen modern bakışın temsilcisi ve sekülerizmin mimarı olanlardan daha güzel bir dünya, ömür sunuyor insanlara… Amma velakin hakikatine vakıf olur isek!
En nihayetinde insan, ömrü içinde nasıl ki birçok alanla doğrudan bağlantılıysa İslam da öyledir. Devlet yönetimi, sosyal ve ekonomik yaşam, aile yaşamı, özel yaşam, kişisel psikoloji aklımıza gelecek her alanda insan vardır. İslam insandan ayrı değildir ki! Öyleyse İslam da vardır.
Ayrı olsa idi ruh ile bedeni ayırmak gerekir ki orada hayattan bahsedilemez. İslam, nisyan olan insanın yani geldiği yeri, kendindeki özü perdelenen insanın İnsanlığa doğru olan yolculuğunda bir nizamdır, bir pusuladır, bir haritadır. Allah’ın en sevdiği aracılığıyla kullarına yardımıdır. Sunduğu sevgisidir. Şimdi böyle bir güzellikte siyasal İslam diye bir ayrım yapabilir miyiz? Yapamayız ki o zaman Peygamber Efendimizin devlet adamlığı ve liderliği sıfatını inkar etmiş oluruz!
İşte o yüzden İslam tektir, ayrıştırılamaz, birdir. Konduğu her alanı güzelleştirir. Peygamber Efendimizin haliyle ve kelamlarıyla tebliğ ettiğidir. Özümüzdür!
Radikali, ılımlısı, siyasalı, seküleri, modernitesi olmaz, olamaz! Tüm bunlar İslam’ın kendisine aykırıdır. Bunun peşine takılıp giden ve bunları savunan ise ne Müslümandır ne Mümin! Ne Peygamber Efendimiz’e inanıyordur ne Allah’a! Onların tek bir şeyi vardır ki firavun misali kendi nefslerine tapar ve nefslerine hizmet ederler. Buna alet olanlar da o firavunların köleleridir vesselam…