Yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu bayağı bir suyun ürününden yapan, sonra ona biçim verip ruhundan üfleyen Allah’tır. Size kulaklar, gözler, gönüller vermiştir. Öyleyken pek az şükrediyorsunuz. (Secde S. 7-9)
Şu neyin sesi âteştir, hevâ değildir. Her kimde bu âteş yoksa o kimse yok olsun.
Neydeki âteş ile meydeki kabarış, hep Aşk eseridir. (Mevlâna k.s Mesnevi-i Şerif)
Nefes ve nefs birbirine yoldaş, hâldaş iki gibi görünen bir makamı. “Allah sizi bir tek nefisten yarattı”, “Her şey zıttıyla kaim” hükmü gereğince yol alan, tüm varlıkta bulunan, olmazsa olmazlarımız. Rahmanî nefesle tüm âlemlere ve insana, Rahimî nefesle yalnızca insana üflenen Öz, cevher. Kimi tasavvuf ehline göre ruhun bedene bakan yanı, birimsel nefis ki bu yanımız eğitilmezse bizi olumsuzluklara götürebilir. Ruhun, Rabbine dönük yanı ise gerçek Nefes tarafımızdır. Nefsin, Huzurda, Hazır hâlidir. Allah’tan gafil olmayan kullara mahsustur.
İnsan ömrü Hayy ve Hu arası nefestir. Bir alış ve bir veriş. Hayy’dan gelip Hu’ya gitme seyri. İnsanı en güzel biçimde halk eden Rabbimiz, Nefs’inden ruh üflediğinde İnsanlıkla şereflendirdi. İns-an… An Makamında, dost, ayna olarak yaratılan, Hu sırlarının Gönül yolcusu.
Ana karnında, karanlıklarda annesiyle solunan nefesten sıyrılıp, dünya yolculuğuna çıkarılan birimsel nefis, soluksuz kaldığı bu âlemde bir şefkat tokadıyla, nefesini Hayy olarak alır ve Huu olarak verir. Alış-veriş başlamıştır, kaç nefes alacağı Rabbin indinde bellidir. Kaderi, ölçüsü gereği, insan olma yolculuğu başlar. Milk-i Bekâdan gelenlerin, imtihanlarla dolu serüvenleri, sazlıktan koparılan kamış misali yaşanır gider. Ya cennet ehlinden bir güzel olmak ya da cehennem ateşinde hasretten tutuşmak.
İki nefes arası diri olduğunun idrakinde olan insanlar, kendilerindeki Öz’ü, Hakk’ı asla unutmazlar. Hayy sırlarıyla içlerine çektikleri nefesle, her bir zerreleri aşkla yanar, bütün beden bu muhabbetle, kandan, cana döner. Zerreler döner, hücreler yanar, insan denilen ney’den, Âteş-i Suzan yükselir, kalb dile gelir, gönül sırlarını Huu’ya fısıldar ve tek nefesle âlemlere yayılır. Tek’ten Hayy’dan geldim, Huu’ya giden yolcuyum.
Yolculara bir rehber gerek, karanlıklardan aydınlığa çıkarılırken. Hakk aynaları sevgililer, nura gark olmuşlar, gözlerine bakıp özlerine yürüdükleri nasip ehlini tanırlar. Onların ellerinden tutarlar ve yolda yürümelerini kolaylaştıracak nefesi verirler. Öyle bir yandırırlar ki, çerağ uyanır, mum dile gelir, pervaneler kavrulur kül olur. Küller yeniden doğarlar, Muhabbet bağında, Muhammet gülleri koklanır. Tespihten zikre Aşk başlar. Fıtratı gereği istese de istemese de doğan gün, akan sular, yerin altında kaynayan tandır, Âşık’ın gözünde Zat’ın esma ve sıfatları oluverir, Aziz Allah C.C. önünde bilinçle, idrakle zikir başlar. Hakikat makamının nefesi, Âdem’i İnsan eder. “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası” An’da yaşayan nefislerin hitabıdır bu.
Madde nefesi, doğru alıp vermek bedene sağlıkken, mâna nefesini ihlasla soluyanlar da ruha şifa verirler. “Semâ, sefa, cana gıda, ruha şifadır” Allah’ın rengine boyayan nefes ne güzel nefestir. Hayy’dan gelip Huu’ya gidenlere, her bir zerrede yeniden dirilenlere Selam olsun.
NEFES NEFSE
Nefesim, en bilinmezliklerden, en kuytulara gönderilen. Sımsıcak diri Ah’ım. Ahhhh! Terennüm ettik nağmeden nağmeye. Nemiz varsa bağışladık aynaya, sır olup sırrın içinde. Yaktım, yandırdım kendimle kendimi. Bir Ben oldum, Ben’den içeri. Nefes ve nefis el ele. Ah ve Hu gönül gönüle, âlemlerde meşk etmek âdetimiz. Güneşe karşı Mâh Cemâl nefes nefese.