Asgari ücretin görüşüldüğü bugünlerde kurulan komisyon ve yapılan çalışmalar bekleneni karşılamayacak gibi duruyor.
Çalışma Bakanı ve Başbakan’ın yaptığı açıklamalar ise tam bir içler acısı… Lütfeder gibi bir artırımdan bahseder oldular. Bir de üstüne üstlük popülizme kapılmadık kapılmayacağız diyerek övünmelerle vatandaşın kalbine iyice hançer saplıyorlar.
Geçmişte asgari ücret üzerinden seçim öncesi çok popülizm yapılarak devletin hazinesi düşünülmeksizin plan yapılmadan çok vaatlerde bulunuldu. Başa geçenlerde bu vaatleri yerine getirmeye kalktığında ekonomi yara aldı. Bu konuda elbette dikkatli olmakta fayda var. Ancak gün o gün değil.
Döviz kuru arttıkça artıyor. İthalat üzerinden ekonomi çevrilmeye çalışılıyor. İthalat arttıkça enflasyon artıyor. Çünkü TL dolar karşısında eridikçe eriyor. Geçen yılın sonundan bu yana dolar kuru yüzde 5.5 üstünde artarken, hem asgari ücretliye hem memura hem de emekliye yapılan maaş zamları bu artışla birlikte eriyor.
Asgari ücret zammının üçte ikisi kur artışıyla birlikte havaya uçtu. Dolar kuru 2017 yılına ait asgari ücretin belirlendiği 29 Aralık 2016 günü serbest piyasada 3.5320 seviyesinden kapanmıştı. Kurun bugünkü hali ise 3.84 seviyesinde… Dünya genelindeki karışıklık ve ABD’den gelen her bir karar ise doları artışa geçiriyor. Buna göre dolar/ TL söz konusu tarihler arasında 30 kuruş yani yüzde 5.5’in üzerinde yükseldi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2017 yılı asgari ücretini brüt 1777.50, net 1404 lira olarak belirlemişti. Asgari ücrete enflasyon yüzde 6.5 baz alınarak 104 lira zam yapılmıştı. 1404 lira asgari ücretin karşılığı belirlendiği tarihte 397.5 dolar ediyordu. Oysa kur artışıyla birlikte bu rakam 376.7 doların altına geriledi. Zararı Türk Lirası’na çevirdiğimizde 77.5 liradan fazla ediyor. Bu da gösteriyor ki asgari ücretliye yapılan 104 lira zammın 77.5 lirası yani 75’i kurla eridi.
Memura ise yılbaşında yüzde 3 zam yapıldı. Kurdaki yüzde 5.5’ün üzerinde artış bu zammın da havaya uçtuğunu gösteriyor. Memur maaşları da emekli maaşları da daha cebe girmeden kur farkına kurban gitti. Doktor ve polis maaşı için de durum değişmedi. 7/1 derecesinde doktor maaşı 136 lira artışla 4 bin 225 liradan 4 bin 361 liraya çıkarken dolar bazında 1196 dolardan 1170 dolara indi. 136 liralık zammın 97 lirası yani yüzde 71.3’ü kur farkına gitti.
Memur emeklilerinin maaşlarına da toplu sözleşme gereği yüzde 3 zam yapıldı. SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına ise geçen yılın son 6 aylık enflasyonu olan yüzde 4.73 oranında zam geldi. Kur artışı bu zam oranlarını da geçti. Geçen sene temmuz ayında Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) emeklisi olan kişilerin aldıkları en düşük maaş 1288 TL iken bu parayla 365 dolar alınabiliyordu. Vergi iadesi haricinde 2017 yılının Ocak ayında bu kişilerin alacakları maaş 1350 TL’ye çıktı. Ancak bu rakamla sadece 362 dolar alınabiliyor. SSK emeklisine gelen 62 lira zammın 11.2 lirası yani yüzde 18’i kur farkına giderken gerçek zam miktarı 50.8 lirada kaldı.
Bağkur esnaf emeklilerinin en düşük maaşı 1163 TL’den 1204 TL’ye yükseldi. Maaşa 41 lira artış yapılırken kur farkı zararı 6.3 dolar yani 23.5 lirayı buldu. Böylece zammın yüzde 57.3’ü kur artışına gitti.
Kur Artışları Nasıl Etkiliyor?
Türkiye gibi dışa bağımlı ülkeler için doların yükselişi her vatandaşı doğrudan etkiliyor. Bu etkileri şöyle sıralayabiliriz:
- Kur yüzde 10 değer kazandığında maliyetler arttığından enflasyon 1.5 puan artıyor.
- Zamlar kapıya dayanıyor. Artan fiyatlar tüketimi yavaşlatıyor.
- Asgari ücret ve diğer ücretler reel anlamda geriliyor.
- İthal girdiye bağımlılık nedeniyle ihracat olumsuz etkileniyor. Sanayide 100 dolarlık ihracat için 70 dolarlık ara malı ithalatı yapılıyor.
- Şirketlerin döviz borcu yükselirken yatırımlar olumsuz etkileniyor. Döviz açığı yüksek olan 11 büyük şirkette hedge oranı yüzde 0-50 arasında değişiyor.
- Enflasyonun yükselmesi reel faizin daha da düşmesi, bu da tasarrufların getirisinin azalması demek ki tasarrufların düşük olduğu Türkiye’de cari açığın daha da artacağı anlamına geliyor.
Vergi artışlarıyla yük üstüne yük biniyor
Maaşlar bir yandan kur artışıyla erirken diğer yandan yükselen enflasyondan da olumsuz etkileniyor. Yıl boyunca vergi, harçlar ve cezalar zamlanırken benzin fiyatları birkaç defa arttırıldı. Zamların ve kur artışının gelecek aylarda enflasyona yansıması bekleniyor. Hava şartlarından dolayı meyve sebze fiyatları da arttı.
Benzin fiyatlarına yılbaşından bu yana yüzde 4.4 oranında zam geldi. Alkollü içki ve tütün mamullerinde Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranı yüzde 10 ile 27.5 arasında artırıldı. Alkolde maktu vergi yüzde 10 yükseldi. Motor silindir hacmi 1600 cc’yi geçmeyen araçlarda ÖTV oranı yüzde 45’ten yüzde 60’a çıkarıldı.
Şimdi tüm bu artışlar karşısında maaş artışına gitmek popülizm olarak düşünülüyorsa Çalışma Bakanından istifasını talep etmek en doğal hakkımız oluyor. Hükümetin başı Başbakan’da buna destek oluyorsa aynı talebimiz kendisi içinde geçerlidir. Kur artışlarından ve zamlardan bihaber şekilde vatandaşın sırtına gün geçtikçe yük biniyor lakin maaş artışları aynı oranda arttırılmadığı gibi gelenden çok gidiyor. Bugün diretip “daha fazla olmaz efendim” diyenler Cumhurbaşkanının talimatıyla hemen olmaz denilenler yapılıyor. Olmaz ise olmazdır. Olacak şeye olmaz demek ise vicdan yoksunluğudur. Vatandaşın maaşının artması popülizmden öte bir durum gerekliliktir.
Ak Partinin kökeni bilindiği üzere Refah Partisine dayanmaktadır. Refah Partisinin 11 ayda maaşlara yaptığı zamlar ve ekonomideki aktif kalkınma programına baktığımızda Ak Parti 15 yılda aynı aktifliği gösteremediğini görmekteyiz. Ayrıca Ak Parti’nin icraatları yayınlanan kısımda ise çalışanlara yönelik övünülecek bir şey yapılmamış olsa gerek ki icraatlar arasında bu konuda hiç bahsedilmiyor. Lakin Çalışma Bakanı ve Başbakan nerede gördüler ki kendilerinin bugüne kadar yaptıkları zamları hiçbir zaman yapılmamış gibi lanse edip lütuf sunmuş havasında açıklamalar yapıyorlar. Bu başta vatandaşa saygısızlıktır. Bu böyle devam ederse AK Parti sınıfta kalacaktır.