Diyanet İşleri Başkanı dün bir açıklama yaptı.
Camilerin önemine vurgu yaparak her mahallede cami olması gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca Kur’an kurslarına da değinerek kursların pek iyi bir seviyede olmadığını dile getirerek eleştiride bulundu.
Şöyle bir düşünelim… Son yıllarda cami inşaları ve restorasyonları arttı.
Peki camilerdeki bu yapım artışı camilere giden sayısını arttırdı mı?
Camilerin işlevi sadece namaz kılmak değil diyor Sayın Başkan… Elbette öyle, öyle olmalı!
Ancak ne yazık ki henüz bu camilerimizdeki imamlarımız tarafından sağlanabilmiş değil. Dolayısıyla Diyanet bunu sağlayamamışken camilerin sayısını arttırmanın bir faydası olacak mı?
Camilerin fonksiyonlarını genişletemezsek, camileri muhabbet ve aşk mekanları haline dönüştüremezsek cami sadece bir duvar yığını halinde kalır.
Önemli olan mekan değildir! Önemli olan o mekanın Allah’ın rızası doğrultusunda işletilip işletilmediğidir.
Namaz kılıp çıkıp gidilip insani olarak kendimize herhangi bir katkı bulmadığımız camilerin hizmeti söz konusu olabilir mi?
Ancak son yıllarda sadece mimari olarak cami yapımına yönelinerek ilme yönelip insanlığı geliştirmeye odaklanılmıyor.
İlmi ve bilimsel gelişmelere öncelik versek, araştırmalarla İslam medeniyetini yüceltsek, Kur’an’ı anlama ve hal edinmeye yönelip anlayış genişliği oluşturabilmek adına çalışmalar yürütsek İslamiyet’e daha fazla katkımız olmaz mı?
Cami inşasına harcadığımız bütçeyi ilimsel ve bilimsel gelişimi sağlamak amaçlı önce kullansak sonra cami ihtiyacı var ise ona yönelsek daha kaliteli bir seviyeye ulaşmaz mı camilerimiz?
Biz anlayışı geliştirmeden camileri mekansal olarak genişletiyoruz. Genişletelim elbet ama bu İslamiyet’e herhangi bir katkıda bulunmuyor.
Cami yaptırmak bir marifet gibi sunulur oldu. Cami yaptırmışsın içi boş, o camiler etrafına cemal, aşk, muhabbet, İslamiyet’in o güzelliğini yansıtamıyorsa ne fayda! Camilerimiz boşsa vakit namazlarında ne fayda!
Camileri doldurmak lazım… O yüzden ilim merkezleri haline dönüştürmek lazım…
Sayın Başkan hiç bunlara dikkat çekmiyor.
Cami mekansal olarak kimseye vermez bir şey… Ama o camide ilimsel ve bilimsel muhabbetler, araştırmalar, okumalar, felsefi ve sosyolojik analizler İslamiyetle bezenerek ufuk açıcı sohbetler yapılsa bunlar o mekanda bulunan kişilerin idrakinde bir açılım yapsa ve bu idrak açılımı ile o kişinin değişimi ve insanlığa katkısına bir nebze katkı da bulunulsa işte o zaman hakiki hizmet edilmiş olunmaz mı?
Bizim eksik olduğumuz nokta burasıdır! Haliyle asıl odaklanmamız gereken hususta budur! Mekanlar değil!
Anlayış darlığına ve dinimize yönelik aşırı taassubi ve din ile ilgisi olmayan hurafelere karşı mücadelenin yegane yolu budur.
Ancak başta camilere atanan imamlarımız, bazılarını tenzih ediyorum, çoğu kendi görevini çok sığ düşünüyor.
Sadece beş vakit namaz kıldıran ve Vehhabi ekollerin kitapları üzerinden vaaz veren imamlar yetiştirdikçe Diyanet, biz bu açılımı her mahallede sağlayamayız.
Cemaatten uzak bir imam düşünülemez. Dinini ideolojik olarak algılayan ve tekfirci yaklaşımla insanlara yaklaşan bir imam, hocaefendi olamaz. Daha doğrusu böyle bir din görevlisi olamaz.
İşte böyle din görevlileri Kur’an kurslarını da olması gerektiği gibi veremez.
Diyanet bu durumda önce kendine bakmalıdır. Sayın Başkan önce içeride dönüşüm başlatmalıdır.
Bütünleştirici ve kucaklayıcı, muhabbet ve cemal üzerine hoşgörü ile inşa edilmiş ufku açık, bilgi ile donanan bir nesil yetiştirmeye odaklı yöntemler geliştirilmelidir.
Amma velakin ne yazık ki bu öncelik olmaktan çıkmış, yerine ev inşa eder gibi camileri mekansal olarak inşa etme öncelik olmuş!
Bunda biraz düşünelim; burada Allah’ın rızası ne kadar olur acaba?
Allah neden hoşnut olur? Peygamber Efendimiz’in savaştaki esirleri teslim etmede belli bir bedel öne sürmesinin altındaki gaye neydi?
Peygamber Efendimiz esirlerin tesliminde edindiği savaş ganimetiyle mescid mi kurmuştu yoksa ashab-ı suffa yani Kur’an üzerine ilmi ve bilimsel araştırma yürüten kesimin ihtiyaçlarını karşılamak ve daha fazla onları geliştirmek için mi kullanmıştı?
Peygamber Efendimiz ilme ve bilime yönelmişken bizim önceliğimiz başka ne olabilir ki!