Kadın bir toplumun geleceğidir. Bir kıymettir.
Türk devletlerinde kadına büyük değer verildiği gibi dinimiz İslamiyet’te de kadına yönelik pozitif ayrımcılık yapılarak kadın korunma altına alınmıştır.
Peygamber Efendimiz kız çocuklarına rahmet gözüyle yaklaşarak toplumda kadının önemine vurgu yapmıştır.
Kur’an’da ise kadın-erkek ayrımı yapılmadan insan değeri üzerinden kullara yaklaşım vardır.
Takvada öncelik hakim olarak, Allah bu hususta dahi erkekler önceliklidir dememiştir.
Ancak ne yazık ki bugün dinimizi yaşadığımızı iddia ederken bir taraftan Allah’ın yarattığı kulu aşağılıyoruz.
Neden?
Kadın çünkü, savunmasız, erkeğe göre güç bakımında görünüşte zayıf! Güçlülük cüsseyle ise böyle geçici güç üzerinden üstünlük sağlamaya çalışan Allah’a zerre inanmıyordur.
Kadın, annedir, eşdir, evlattır. Kadın yeri geldiğinde beyinin yanında savaşa katılan bir yiğittir.
Kadın doğum yaparak güçlülüğün en alasının kanıtıdır.
Kadın çektiği acılar karşısında dirayetiyle ve sabrıyla merttir.
Mertlik, yiğitlik erkeklere has bir şey değildir. Hele ki ER’lik hiç değildir.
Amma velakin öyle sığ yaklaşımlar, öyle erkek hegemonyasıyla Kur’an’a yaklaşım var ki bunların anlamına vakıf olmaktan çok uzaklar!
Diyeceksiniz ki nerden geldin bu konuya?
Açıklayalım…
Geçenlerde hükümete mensup bir yönetici kadına şiddet konusunda bir açıklama yaptı.
Sözler şöyle: “Ne yapalım kadına şiddet varsa, erkeğe de var!”
Eğer bir insan kadının önemini hala anlayamadıysa böyle boş sözler eder.
Eğer sen iktidar partisiysen, bu ülkenin yönetiminde bulunan bir partinin üyesiysen yapacağın çok şey var Efendi!
Ne yapalım diye meydana çıkacaksan, öyleyse istifa edeceksin o görevinden!
Hükümet kadına şiddeti engellemeye yönelik eli kolu bağlı hale geldiyse demek ki bu ülkede yapacak işi kalmamış demektir.
Öyleyse boşuna koltuk doldurmaya gerek yok!
Ayrıca bir insan nasıl böyle duyarsızca açıklama yapar? Bir müslüman nasıl böyle pişkince tavra yönelir?
Bir Türk nasıl böyle Batı vari yaklaşıma bürünür?
Ne İslamiyet’te ne de Türklükte böyle bir yaklaşımın yeri yoktur!
Türk-İslam değerlerinden, medeniyetinden öyle uzaklaşmışız ki Arapvari ya da Batı’daki köhne anlayışın peşinden gider olmuşuz.
Sonra da dindarlığı en ala yaşayan biziz diye ahkam keseriz.
Bu düşünceye sahip olanlar, kadını hor görüp hakir görerek şiddet uygulayanlar Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği dini değil, kendi oluşturdukları putlardan ibaret olan bir dini yaşıyor demektir. İşte o dinde Allah yoktur!
İslamiyet’e mensubiyetten lütfen bahsetmesinler!
Kadının değerini anlamayacak kadar umarsızca olan bir zat insanlıktan bile bahsedemez.
Çünkü ne vebal kalmıştır ne vicdan onda.
Seni de bir anne doğurdu, senin evlatlarını dünyaya getiren de bir kadın… Ve sen bunun değerini ve minnetini hala daha kavrayamamış ve kadının değerini içsel olarak benimsememişsen insanlıktan yoksunsun demektir.
Neler duyuyoruz neler? Nelere şahit oluyoruz?
Kadına şiddeti teşvik eden hocaefendiler, kadını dışlayan imamlar, kadını hakir görüp aşağılayan kadını yanından gitmesine dayanamayan sözde şeyhler, neler neler!
Bu mudur İslamiyet?
Kur’an bunu mu emreder? Peygamber Efendimiz böyle mi yapmıştır?
Sözde dini bilenlersiniz, anlatanlarsınız amma velakin yaptıklarınız Peygamber Efendimize uymuyorsa siz bir hiçsiniz!
İşte böylelerinin peşinden giden ve bu arabi söylemlerin saldırılarına maruz kalan bir zihniyet kadına şiddeti mübah görür.
Kadına şiddet varsa ne olmuş ki der!
Hükümete mensup kişilerin bir an önce bu açıklamayı düzeltmeleri gerekmektedir.
Eğer bu açıklamaya sessizlik devam ederse aynı düşünceleri paylaştıkları düşünülecektir ki bu da %50’si kadın olan devlette ve Türk-İslam topluluğunda hiç hoş karşılanmayacaktır biline!
Nitekim kadına şiddetin artışını önlemeyecek kadar aciz duruma düştüyse de iktidar partisi, o zaman bu devlet yönetiminde de zaafiyet demektir ki böyle bir acziyet Türkiye Cumhuriyet’ine yakışmaz, Türk milleti bunu kabul etmez…
Kendinize gelin efendiler, kendinize!