Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan yerli otomobil üretiminde 5 büyük firma ile anlaşma imzalandı.
5 büyük firma ortaklaşa seri üretime geçecekler ve 2019-2020’de artık yerli otomobilimiz satışa çıkacak.
Yerli otomobilin dizaynı ve kalitesi merak konusu.. Erdoğan’da teşvik için ilk otomobilden satın alacağını ilan etti.
Mühendislerimiz eminim güzel iş çıkaracaktır. Tıpkı geçmişte çıkardıkları gibi..
Hatırlayalım..
Yiğit bir mühendis vardı. 1961 darbe sonrasında çıktı meydana..
Adı ise çok tanıdık, Necmettin Erbakan..
Necmettin Erbakan başta Cumhurbaşkanı Gürsel ve diğer paşaların da olduğu bir ekibe bir sunum yapar.
Türkiye’nin yerli otomobil üretmeye kabiliyetinin olduğunu anlatmaya çalışır Erbakan..
En ince ayrıntısına kadar nasıl bir yol izleneceğiniz anlatır. Almanya’dan aldığı deneyimle etkileyici bir sunum sunmuştu.
Gürsel ve ekibinin gözleri yaşlı bir şekilde bu projeyi kabul edeceği beklenmiyordu ve büyük bir heyecanla yapılmasını istediler.
Ardından kongre yapıldı ve bütün mühendisler toplandı. Ayrıca bu projeden taraf olmayanlarda kongreye iştirak etti.
Bunların başında Bernar Naum vardı.
Babası Haim Naum.. Kim diyeceksiniz?
Haim Naum, Lozan’a giden Türk heyeti arasında yer alan bir hahambaşı..
Yahudi ve Türkiye’ye hiçbir bağımlılığı olmayan bu adam Lozan’da bizi arkamızdan bıçakladı ve alınan kararlara boyun eğmemizi sağladı.
Halifeliğin kaldırılması için en çok çaba harcayan kişiydi. Filistin’den Müslümanları sürmek daha kolay olsun diye ve müslüman dünyanın birliğini sarsmak için halifeliği istemiyorlardı.
Bunun faaliyetlerini sinsice ülkemizde yürüten bu adamdı ve başarılı oldu.
Başarısı kendilerine yaradı ama bize büyük zarar verdi.
Kendisinin verdiği zarar yetmediği gibi devrim arabaları projesinde de bu sefer oğlu sahnedeydi.
Kongrede konuşma yapan Bernar Naum, devrim arabalarını yerdiği gibi yapılamayacağını anlattı.
Şeftali üretmenin daha karlı olduğunu dile getirerek yerli otomobil üretmenin zararlarını karşılaştırmaya kalktı.
Erbakan bu haince sözlere katlanamayarak postalını tam alnının ortasına fırlattığı kongrede, yüzüne karşı “sizlerin yüzünden Türkiye tam bağımsızlığına ulaşamıyor ve sanayisini geliştiremiyor” dedi.
Bernar projeye engel olmayı o an için başaramadı.
Üç adet otomobil üretildi. İkisi beyaz biri siyah olmak üzere Ankara’ya yola çıktı.
Beyaz olanların birine benzin konuldu siyah olana ise aceleden benzin konulmadı.
Gürsel, beyaz otomobili denedi memnun kaldı. Siyahı da denemek istedi ki tüm basının önünde araba birkaç metre yürüyüp durunca ertesi sabah manşetlere malzeme oldu.
Manşetler ise ilginçti.
Hiçbir manşet benzin bittiği için arabanın çalışmadığını yazmadı.
Hepsi arabaları karalama peşindeydi ve arabalar darbe simgesi olarak anılmaya başlandı.
Karalama kampanyası işe yaramış ve proje rafa kalkmıştı.
İç ve dış mihraklar el ele Türkiye’nin kalkınmasının önüne bir kez daha geçmişti.
Bugün yıllardır kırılamayan döngüyü kırmak üzereyiz.
Hala daha akıllarda Türkiye’de otomobil üretimi yapılamaz, yapılsa dahi tutmaz algısı yaşıyor.
Bunun arka planında kimlerin olduğu gördüğünüz gibi ortada.
Kendi kendimizi bize engel ettiler. Ancak bu kırılacak.
Üretilen Türk otomobiliyle kalkınmaya hız verilecek ve dışarıdan ithal ettiğimiz arabalara ve malzemelere harcadığımız tonlarca para cebimize kalacak.
Ülkemiz bu piyasada da söz sahibi olacak yıllar geçtikçe..
Buna inanalım yeter!
İnanmakla ve azimle gerçekleşir her şey!
Büyük hayaller kuralım ki o hayaller bir gün gerçekleşsin.
Kendimizi küçük görmekten ve ezik psikolojisinden çıkalım artık..
Yıllarca bu korkular üzerimizde körüklendi ve biz savunmasızca bu kötülüğe katıldık gittik.
Artık bu zinciri kırma vaktidir.
Almanya o kadar büyük iki savaş atlattıktan sonra kalkınıp otomobil üreterek söz sahibi olabiliyorsa biz neden olmayalım?
Hele ki Avrupa bu kadar örümcek ağları sorunlarına dalmış vaziyetteyken bunu rahatlıkla yapabiliriz.
Nitekim yapacağız da! Bu yolda cesaretle işe el koymuş olan firmalara teşekkür eder, hükümeti takdir ederek daha bir çok alanda böyle atılımlar olmasını bekleriz.
Milli ve yerli gelişime, dönüşüme ve yücelişe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Artık daha fazla çalışma vaktidir.
Durmak yok, rehavete kapılmak yok, ihtişama aldanmak yok, metal yorgunluğuna asla düşmek yok!
Hizmet, durmaksızın hizmet ve teveccühe karşı sadakatle layık olabilmek var.