Kur’an’ı etme nefsi tatmin için kıraat, can-ı gönülden güzel bir şuur ile aklet. HŞY
Ağğ ki her şeyi içinde saklar bu kelâm-ı şahane…
Geçen günlerde yayınlanan bir yazımızda Kur’ân’ı sandukalar içine saklayıp nasıl bir sır gibi sakladığımızdan bahsetmiştik.
Oysa Kur’ân’ın sırrı tam da içimizdeydi acaba bunu ne zaman fark edecektik?
Sahi, yıllar yılı duvarların üstünde asılı duran Kur’ânlarımızı bir cesaret bulundukları yerden gözlerimizin önüne ne zaman indirecektik?
O yüce Kur’ân yıllar yıllar önce bizim için inmişken ve dahi iç âlemimize ulaşmamız için çeşitli âyetlerle bize yol göstermişken biz onu ne vakit keşfedecektik?
Sadece miras davalarında kullanılan bir karar verme mekanizması mıydı Kur’ân?
Peki biz İsrâ ve İnşirah Sûrelerini ve yönlendirici daha birçok sûreyi nereye koyacağız?
Halbuki Kur’ân Azimüşşan nasıl da anlatır bizlere iç âlemde ferâhlamanın yollarını…
Ama biz yıllarca uzak kalmışız…
Kur’ân-ı Kerim’in tek bir kelimesini bile anlamadan hatim eylemiş, Türkçe’sine yasaklıymış gibi dokunmamışız…
Peki biz yıllar yılı Arapçasından hatim eylediğimiz Kur’ân’dan ne anlamışız?
Arapçasından okuyarak içimize nasıl indireceğiz o güzel kelâmları…
Tuttuğu ışığı nasıl göreceğiz?
Arapçasını da okuyalım elbet, okuyalım…
Ne güzel dinletir kendini o Hakk kelâmının ahenkle salınışı…
Hepimiz dinlerken heyecan ile kaptırırız kendimizi.
Ezgisiyle akar kulaklardan kalplere…
Mest oluruz…
Ama bir de cân-ı gönülden güzel bir şuur ile akletmek vardır ki…
Açar içeride kilitli kalmış tüm kapıları.
Anlatır sana Sen’i.
İçeriden içeriye varan seferindeki hakikatini…
Her bir harfi seslenir sana Sen’den…
Sen’inle ama Sen’siz kalmış içindeki güzelliğinden…
Hatırlatır İ’nsan olmanın gerekliliğini ve dahi yaratılış gayeni…
O seslenir sana her sûre ve âyetten…
Yine sûre ve âyetlerinin yedi kat mânasıyla şereflendirdiği âriflerinden…
Aslına yönlendirir, aslını bulmayı öğretir.
Devirler boş kalmasın ve yüce Kur’ân biz nakıs kullarına her demde açıklansın diye âlemi boş bırakmaz ki Rabbim…
Yârenleriyle sunar her devirde şerbetini…
O’na yâr olmuş kurb olmuş hakikat ER’leriyle gösterir yolunu.
O’nların kandilleriyle aydınlatır senin de gönül bahçeni…
Ateş olacak ki seninde ateşini yandıracak…
İçten içe tutuşturacak senin de çerağını.
Hakk kelâmıyla seslenecek Sen’i sana bulduracak…
İşte o yüzden okumalı Kur’ân’ı şöyle bir içten…
Seslenişlerini duymalı derinden…