Balkanlar… Yüzlerce yıl Osmanlı’nın hakimiyeti altında kalan, hala da gönül bağımızın kopmadığı muhteşem coğrafya… Son iki yazımızda Balkanlarda yaşanan göçleri işlemiştik. Şimdi ise Türkiye’nin Balkanlardaki askeri varlığını inceleyeceğiz.
Topraklarımızın %5’lik kısmını oluşturan Trakya Bölgesi’nden dolayı Türkiye de bir Balkan ülkesi sayılmaktadır. Coğrafi olarak da, tarihi olarak da, manevi olarak da Türkiye, Balkanlara bağlıdır.
Türkiye, 1990’larda Bosna’da çıkan iç savaştan dolayı göç almıştır. Yugoslavya’nın dağılması, 1991 yılında Slovenya ve Hırvatların bağımsızlıklarını ilan etmesi ve Sırpların hiç de hoşuna gitmemiştir. Üstüne üstlük rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in SDA partisini kurması ve 1 Mart 1992’de Bosna’nın bağımsızlık ilan etmesi, Sırpları iyice çileden çıkarmıştır.
Bosna topraklarının %45’i Boşnaklardan, %35’i Sırplardan ve %20’si de Hırvatlardan oluşmaktaydı. Tito rejiminde baskın bir etnik unsur yoktu; zira bu zamanda da Boşnaklar zulüm görmekteydi. %35’lik nüfusu çoğunluk olarak gören Sırplar, Bosna topraklarını kendi topraklarıymış gibi görmüş ve bağımsız Müslüman bir ülke olduğu için Bosna’nın bağımsızlığına tepki göstermiştir.
Türkiye gerek siyasi gerekse diplomatik olarak Bosna’ya desteğini sürdürmüştür. Bir yandan Bosnalı Sırplar, diğer yandan Rus desteği nedeniyle uygulanan NATO ambargosundan neredeyse hiç etkilenmeyen Federal Yugoslav ordusu Müslüman Boşnakları katletmeye devam ediyordu. Türkiye ise Bosna’nın Birleşmiş Milletler üyesi olmasından yanaydı.
22 Mayıs 1992’de Bosna Birleşmiş Milletler üyesi olmuştur. Fakat bu da gözü dönmüş Sırpları durdurmaya yetmedi. Federal Yugoslavya’nın tüm askeri gücü, silah ve mühimmat gücü zayıf olan Müslüman Boşnakların üzerindeydi. Türkiye, bu güç farkından dolayı NATO ve BM nezdinde girişimlerde bulunmuş ve görevler almıştır. Hava ve Deniz Kuvvetlerimiz NATO operasyonlarında rol almıştır. Bunun yanında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ile özel oturum yaparak, Bosna’da Sırpların işlediği insanlık suçunu 1 Aralık 1992’de kabul ettirdi.
Fakat Sırpların Bosna’dan çekilmesi 1995 yılını bulur. NATO kuvvetlerinin Belgrad’ı bombalamasının ardından Sırplar Bosna’dan çekilmek zorunda kalır.
Bosna’nın haricinde Kosova’da da Türk Tabur Görev Komutanlığı kurulmuştur. Prizren’deki Sultan Murad Kışlası’na konuşlanan Türk taburu, ilk görev yılı olan 2001’den beri bölgede bulunmaktadır. Türk askeri Cuma günleri Prizrenlilere yemek dağıtılması, çeşitli köylerden Prizren merkezine yol yapımı, yine Prizren içindeki çeşitli onarımlar (Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmış olan Namazgah’ın restorasyonu gibi) ve Sultan Murad Kışlası’nda verilen çeşitli kurs ve eğitici faaliyetlerle Prizren’de her zaman sempati görmüştür.
Bosna’daki savaş suçlarının ardından Belgrad yönetimi Ankara ile ilişkilerini geliştirmek istese de Ankara, Sırpların Kosova’ya yönelik vahşi tavrından dolayı ilişkileri gözden geçirmek istemiştir. Kosova’da Türk azınlığın bulunması ve Kosova’nın özerk bölge statüsünde olması nedeniyle Türkiye, Kosova sorununa daha farklı bir açıdan yaklaşmıştır. Çünkü Türk azınlık milliyetçi Arnavut ve Sırplar arasında kalmıştır.
Savaş suçlusu Miloseviç’in askerleri Kosova’yı herkese dar ederken NATO 78 günlük bir müdahale başlattı. 1999’da Sırplar Kosova’dan çekildi ve bölgede KFOR (Kosova Force) kuruldu. KFOR askerleri içinde Türk, Amerikalı, İtalyan, Alman askerler bulunmaktadır. Kosova 2008 yılında bağımsızlığını ilan ederken de bağımsızlığını ilk tanıyan ülke Türkiye olup, başkent Priştine’de ilk büyükelçilik açan ülke de Türkiye olmuştur.
Sonuç olarak Türkiye tarihi, kültürel, coğrafi ve manevi duygularla Balkanlardaki halkların askeri ve siyasi olarak da yanında olmuştur ve olmaya devam edecektir. Osmanlı’nın bıraktığı mirası unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız. Yarın Türk ve Arnavutlara karşı işlenmiş Tripoliçe Katliam’ından bahsedeceğiz inşallah. Hayırlı pazarlar dilerim.