“DİN EĞİTİMİNİ YENİDEN ELE ALMAK ZORUNDAYIZ”

Tarih Mart 24, 2018, 1:40 pm
7 mins

24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’nın özel oturumuna katılan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Din eğitimi ve öğretimini, amaç, metod, muhteva, gibi açılardan yeniden ele almak zorundayız” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’nın öğleden sonra gerçekleştirilen özel oturumuna katıldı.

Özel oturumda yaptığı konuşmada din eğitimi ve öğretimini, amaç, metod, muhteva, gibi açılardan yeniden ele alınması gerektiğini söyleyen Başkan Erbaş, şu ifadeleri kullandı:

“Toplumda, İslam düşüncesini muhafaza adına kaba ve cahilce bir anlayışa saplanarak hayatı ve mefkûreyi daraltanlar, aslında akademinin modernlik adına teklif ettiği savrulmalara antitez olarak kendini tanımlamakta ve bu alandan beslenmektedir”

“Yanlış dini bilgi ve din tasavvurunun, teröre, tefrikaya etkisinin olduğu aşikârdır”

Başkan Erbaş islamofobi endüstrisiyle yürütülen algı operasyonlarına değinerek, şöyle konuştu:

“Bugün küresel anlamda islamofobi endüstrisiyle bir algı operasyonunun varlığı yanında, İslam toplumlarında da dinin doğru anlaşılması alanında sorunların olduğu,  yanlış dini bilgi ve din tasavvurunun, dini kavramların bağlamından koparılarak istismar edilmesinin; yaşanan terör, tefrika, etnik ve mezhebi farklılıkların soruna dönüşmesi gibi meselelerde etkisinin olduğu aşikârdır. Dinin bilgisizliğe ya da sağlam temellere dayanmayan yaklaşımlara terkedilmesinin ağır faturasını, doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın, istismara açık olduğunu, bugün daha yakından görmekteyiz.”

“Din eğitimi ve öğretimini, amaç, metod, muhteva, gibi açılardan yeniden ele almak zorundayız”

Yaşanan sorunlara dini açıdan doğru çözümlerin üretilememesinin doğuracağı problemlere işaret eden Başkan Erbaş, “Fakültelerimizin belki de en önemli sorunu, yaşanan hayatla yükseköğretimin gündemi arasında yeterince yakınlığın kurulamamış olmasıdır. Behemahal bu yakınlığın kurulması icap etmektedir. Dinin hayatla irtibatının zayıf olması, yaşanan sorunlara ya da ihtiyaçlara, İslam adına doğru, gerçekçi ve pratik boyutu olan çözümler getirilememesi; hayatın içinden konularda inancın ikinci planda kalmasına hayatın dışına ya da kenarına itilmesine sebep olmaktadır. Yaşanan hayatı, sorunları, sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din anlayışı doğal olarak kabul görmemekte hatta marjinal alanlar oluşmasına sebep olmaktadır. Bu açıdan bizler din eğitimi ve öğretimini, amaç, metod, muhteva, gibi açılardan yeniden ele almak zorundayız” diye konuştu.

“Medyada dini programlar icra edenler, popülist ve magazinel davranışlardan kaçınmalıdırlar”

İletişim araçlarının hayatı kuşattığı, medya üzerinden bir düşünme ve yaşam biçiminin geliştirilmeye çalışıldığının altını çizen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Günümüzde din ve medya ilişkisi daha önemli hale gelmiştir. Medyanın kaygıları ile dinin tabiatı arasındaki farklılık medyada, dini konuşma ve etkinlikleri daha hassas hale getirmektedir. Dolayısıyla medya üzerinden dini programlar icra edenler; dikkat çekmeyi önceleyen popülist ve magazinel söz ve davranışlardan kaçınmak zorunda oldukları gibi, halkın gündeminde olmayan, düşünce ve algı dünyasında yanlış anlamalara neden olabilecek konuları da gündem yapmamalıdır. Ayrıca medyanın her alanında, din ve dini değerler ile ilgili haber ve yazılar yayınlayanlar ahlaki ve hukuki sorumluluğu göz ardı etmemelidir.”

Başkan Erbaş, Türkiye’de 19. yüzyıldan itibaren din-devlet-toplum ilişkisinde zaman zaman travmalara sebep olan kaotik ve zorlu bir sürece rağmen köklü bir ilim geleneğine sahip olmanın da etkisiyle, kendi şartları içerisinde önemli çalışmalar yapıldığını belirtti.

“Dini Yükseköğretim kurumlarımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız gelecek perspektifi oluşturmalıdır”

“Dini Yükseköğretim kurumlarımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız milletimizin dini hayatına ve geleceğine rehberlik etme sorumluluğunu yeniden ele alarak, kendisiyle yüzleşmekten çekinmeden, sosyal ve küresel gerçeklikleri göz ardı etmeden, çok boyutlu, kapsamlı ve disiplinli çalışmalarla bir yol haritası ve gelecek perspektifi oluşturmalıdır. Dini yükseköğretim,  tarihi müktesebatıyla güçlü ve doğru bir ilişki kurarak, mefkûre boyutunda evrensel bir bakış açısını tahkim etmelidir. Geleneği toptan reddetmek ya da geçmişi her şeyiyle bugüne taşımak gibi bir imkânsızlığı teklif etmek yerine; geçmişin büyük ilmi müktesebatını sağlam bir zemine ve geleceği inşa sürecinde motivasyona vesile kılmak, dünü, bugünü ve yarını bütünlük içinde ele almak önemsenmelidir. Geleneksel-modern tartışmaları ilmi düzlemde müzakere ve çalışmalara konu olması açısından önemini muhafaza etmekle beraber, sosyal hayatta karmaşaya neden olmayacak bir bağlam oluşturulmalıdır”

 

Yorumlar

  • (not be published)