DİYANETTEN RAMAZANA DAİR

Tarih Mayıs 27, 2017, 2:18 pm
18 mins

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ramazan ayı münasebetiyle bir basın toplantısı düzenledi. Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonunda düzenlenen basın toplantısında konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez her yıl olduğu gibi bu yılda 2017 yılı Ramazan ayı temasını kamuoyuyla paylaştı. Bu yıl ki Ramazan ayı temasının “Üzerinde Her Canın Hakkı Var” olarak belirlendiğini ifade eden Sayın Görmez, konuşmasında Ramazan ayına dair birçok hatırlatmalarda bulundu.

 

“Ramazan, çoraklaşmış toprakların yağmura ihtiyaç duyduğu gibi bizim de çoraklaşmış yüreklerimizin rahmete muhtaç olduğu bir zamanda gelir…”

 

Ramazan öyle bir Ramazan ki, tam da yüreklerin çoraklanmaya, kurumaya başladığı bir zaman diliminde ansızın çıkagelir ve bereket yağmurlarıyla gönül tohumlarını sular. Sular ki yeşersin ve cümle mevcut O’nun rahmetiyle hayy’at bulsun. İşte böylesi bir Ramazan her türlü derde deva olur. Sıradanlaşmış hayat düzenimizi bir nebze olsun değiştirebilmek ve birbirimizin hâlinden anlamak için her türlü imkanı değerlendirebileceğimiz bir ay bizleri bekliyor. Ramazan, her sene bize kendimizi hatırlatıyor ve adeta büyük bir serzenişte bulunarak bize diyor ki: ‘Ey insanlık, bu gidiş nereye, nereye gidiyorsunuz. O uğrunda koştuğunuz nefsinizi, hevanızı dizginleyin. Uğruna hayatını feda ettiğiniz, sizi her türlü uçuruma götüren kötülüklerin durdurun.’

 

“Ramazan, bize her sene unuttuklarımızı hatırlatmaya gelen muhteşem bir medeniyettir…”

 

Ramazan ayı başlı başına bir medeniyet, muazzam bir yardımlaşma timsalidir. Her sene bize Kur’anımızı yeniden ve yeniden getiren, bize aslımızı hatırlatan muhteşem bir aydır. Sevincin, hüznün, bereketin, yardımlaşmanın, aşkın, muhabbetin ve her türlü güzel duygunun bizde yer etmesi dahi bunları deruni bir şekilde hissedebilelim diye sunulmuş bir armağan adeta. Yemek deryasında boğulduğumuz, aç olanı hiç bir vakit düşünmediğimiz ve her gün yeni bir başlangıçken o başlangıca hep kendimizi koyduğumuz 11 ayın üzerine gelen bu mübarek ay bize Bir’likteliği hatırlatır.

 

Eğer biz Müslüman âlemi olarak Rabbimizin her sene bize tanıdığı bu büyük imkanı çok iyi değerlendirirsek, bu on bir ayda da bizi kurtuluşa götürecek muhteşem bir mektep, bir medrese, bir üniversiteye dönüşür.

 

“Ahlak, dindarlığın özü ve merkezidir…”

 

Biz dinine bağlı insanlar için belki de en büyük tehlike ibadetlerin rutinleşmesi olsa gerek. Heyecansız, şevksiz ve ruhaniyetsiz yapılan ibadetler hiç bir fayda sağlamayacağı gibi bir de ibadetin o huşu halinden bizleri uzaklaştırır. Ve yine ibadetlerin sadece ve sadece şekle indirgenmesi ibadetlerin özünün kaybolmasına sebep olur. Yapılan ibadetler şekli ritüellerinden önce gerçek manalarıyla tefekkür edilmeli, ne için yapıldığının idrakına varılmalıdır.

 

Bunlarla birlikte “Ahlak, dindarlığın özü ve merkezidir. Bütün ibadetlerin gayesi, bizi ahlaklı birer birey, ahlaklı bir toplum yapmak için emredilmiştir. Biz ibadetlerimizi bedensel hareketlere dönüştürür, ibadetlerimiz bizi ahlaki hamideye götürmezse, her türlü ahlaksızlığı ibadetle birlikte sürdürmeye devam ederse bir insan, bu o ibadetin Rabbimizin katında hiçbir değerinin olmadığının, kabul görmediğinin en önemli göstergesidir.”

 

“Ramazan bizi değiştirmeye geliyor, biz Ramazanı değiştirmeyelim…”

 

İbadetlerimizin karşı karşıya kaldığı bir diğer tehlike de ibadetleri asli hâllerinden olabildiğince soyutlayıp bambaşka bir şekle sokmak.

 

“Her sene diyoruz ki, ‘Ramazan bizi değiştirmeye geliyor, biz Ramazanı değiştirmeyelim’ Ramazanı bir eğlence, bir şatafat ayına dönüştüremeyiz. Biz Ramazanı o her sene yücelerden gelen o kutlu misafiri çok iyi ağırlayarak onun bize getirdiği bütün değerlere sahip çıkmak zorundayız.”

 

“İftar sofralarımızı israf sofralarına dönüştürmeyelim…”

 

İftar sofrası deriz ve sabahtan akşama kadar ne yesek, ne içsek, sofraya hangi başka çeşit yemeği veyahut tatlıyı koysak diye gün içerisinde durmadan düşünür ve orucun üzerimize giydirmeye çalıştığı o huşu halinden sıyrılmak için elimizden geldiğince çabalarız. Oysa kendimizi bıraksak o ruhaniyetin akışına ne devranlar olacak içimizde. Şatafatlı sofralar kursak ne ola, hala sokağımızda aç insanlar varsa. Bu hususta Sayın Görmez’in açıklamalarına kulak verelim: “İftar sofralarımızı sadece zenginlerin davet edildiği şatafatlı sofralara dönüştürmeyelim. Her zengin sadece fakirin sofrasına katkıda bulunmakla kalmasın. Bu vesileyle her zengin vatandaşımızı çocuklarını, eşini, ailesini de alarak fakirin sofrasına icabet etmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Her iş adamı çalıştırdığı işçinin evine gitsin misafir olsun. Onlar gelip zenginlerin sofralarında oturmasın, siz gidin fakirlerin sofrasında oturun. Bütün vatandaşlarımıza, bütün kardeşlerimize bu çağrıda bulunuyorum. Ramazan bizim için çok büyük bir fırsat. Kardeşliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi, millet bilincimizi, millet olma, bizi millet kılan değerleri yeniden ayakta tutmak için, ayağa kaldırmak için çok büyük bir fırsat.”

 

“Zenginin onuru neyse fakirin onuru odur…”

 

“Bir önceki Ramazanla bu Ramazan arasında çok büyük badireler atlattık. 15 Temmuz gibi büyük bir ihanete ve işgale maruz kaldık. Ondan sonra toplumsal güven sarsıldı, adeta yok oldu. Hiç kimsenin kimseye güveni kalmadı. Ramazanı bir fırsat bilelim, yeniden kardeşler arasındaki güveni ayağa kaldıralım. Kalplerimizi birbirimize kenetleyelim. Aynı şekilde Ramazan bir infak ayı, bir yardımlaşma ayı. Fakat bu infakı, bu yardımlaşmayı yaparken infakın adabına, infakın ahlakına riayet edelim. Öyle sadece kapılara paketler bırakarak vazifemizi ifa etmiş olmayız, olamayız. Allah Kur’an’da, ‘Benim fakir kulumun başına kakarak, ona eziyet ederek infaklarınızı, sadakalarınızı iptal etmeyin.’ Buyuruyor. Fakir fakir olabilir, ama zenginin onuru neyse fakirin onuru odur. Öyleyse hiçbir fakirin onurunu rencide etmeden yardım etmeliyiz.”

 

“Ülkemize sığınan hiçbir kardeşimiz, hiçbir muhacirimiz Ramazan ayında kendisini garip hissetmesin…”

 

Ülkemiz yıllardır bu görevi görüyor. Hep birlikte el ele vererek kimseyi hor görmeden kucaklayıcı bir anlayışla Ramazan’ın hakkını vererek yaşayalım.

 

“Ülkemize sığınan hiçbir kardeşimiz, hiçbir misafirimiz, hiçbir muhacirimiz muhacir olarak gurbet içinde yaşadığını hissetmesin, onlara garip olduklarını asla hissettirmeyin. Ramazan ayında kapımızı, gönlümüzü onlara açalım, onları yeniden kucaklayalım. Hassaten sokağa terk edilmiş, sokakta dilenen hiçbir muhacir olmasın. İftara gitmek için evlerimize doğru hareket ederken trafik lambalarının olduğu yerlerde elini açan insanları gördüğünüzde ne olursunuz aracınıza alın evinize götürün. Cebinizdeki üç kuruşu ona vermek yerine alın evinize götürün. Bu şekilde hiçbir insan, hiçbir mümin kardeşimiz sokakta kalmasın. Onlar sokaktayken biz gidip iftar sofralarımızda neşe ve huzur içerisinde iftar yapmayalım.”

 

“Mümin, kursağında yetim hakkı taşımaz…”

 

Oruç tutan her mümin Ramazan’a girerken lütfen şöyle defterini, kalemini eline alsın, ‘benim üzerimde kimlerin hakkı var’ diye düşünsün. Acaba kursağımızda yetimin hakkı var mı diye düşünsün. Mümin kursağında yetim hakkı taşıyan insan olmaz. Kimin hakkı var? Anne-babanın hukukunu ne kadar yerine getiriyoruz? Kaç komşumuzdan haberdarız? Bugün apartmanlarla, gökdelenlerle çevrilmiş, kuşatılmış şehirlerde, beton duvarlar arasında hiçbir ilişki kalmadı. Komşular komşularını tanımıyor. Bütün bunları dikkate alarak hep birlikte Ramazan’ı hak kavramı çerçevesinde her canının üzerimizde hakkı olduğunu düşünerek ifa etmeliyiz. Ramazan bittiğinde hem şu ana kadar üzerimizde kalmış bütün hakları ödeyelim, hem de birlikte yaşadığımız, üzerimizde hakkı olan her insana mutlaka ulaşalım.

 

“İbadetin huzur ve huşu içinde yapılabilmesi için 90 bin camimiz Ramazana hazır…”

 

Ramazan ayında 90 bin camimiz ibadetin huzur ve huşu içinde yapılabilmesi için Ramazana hazır hale getirilmiştir. Görevli eksiklerimiz vardı, onları da Ramazan öncesinde en azından büyük kısmını telafi etmiş durumdayız. Ramazanda inşallah hiçbir camimiz boş kalmayacak. Camilerimizin kadınlarımıza, engeli vatandaşlarımıza, çocuklarımıza hazır hale getirilmesi için bütün illerde ve ilçelerde arkadaşlarımız gerekli çalışmaları yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Tüm camilerimizde mukabeleler okunacak. Ramazanda Ramazanın varlık sebebinin Kur’an olduğunu unutmayalım, Ramazanın varlık sebebi Kuran’dır. Her il ve ilçede en az bir camimizde hatimlerle teravihler kılınacak.

 

“Diyanet, Ramazanda bütün dünyaya hizmet taşıyor…”

 

Diyanet İşleri Teşkilatımız öyle bir noktaya geldi ki, Vietnam’daki Müslümanlar Ramazanda Diyanet İşleri Başkanlığından istifade ediyorlar. Haiti’deki Müslümanlar, Latin Amerika’daki Müslümanlar, Afrika’daki Müslümanlar, Avrupa’daki millet varlığımız, Orta Asya’daki bütün kardeşlerimiz için bu hizmeti götüren, bu hizmeti taşıyan kardeşlerimiz var. İnşallah bu güzellikleri, bu iyilik ve bereketi bu rahmetli ve mağfireti bütün dünyayla birlikte paylaşacağız. Bütün rahmetleri, bütün iyilikleri, bütün mağfiretleri dünyadaki bütün Müslüman kardeşlerimizle paylaşmayı bize, Diyanet İşleri Teşkilatına onun bir mensubu olarak lütfettiği için Allah’a sonsuz hamd ediyorum. Sadece Diyanet Teşkilatının çalışanları değil, ilahiyat fakültelerimizin hocalarını, İslami ilimler fakültelerinde görev yapan bütün öğretim üyelerini, imam hatip liselerinde görev yapan bütün öğretmenlerimizi, okullarımızda görev yapan bütün din dersi öğretmenlerimize camilerimizin mihrapları, minberleri, kürsüleri açık olacaktır, Ramazan ayında hep birlikte bu hizmeti ifade edeceğiz inşallah.

 

“Ramazanda televizyon programlarının, herhangi bir hurafeye başvurmadan, İslam’ın medeniyetler kuran ana yolunu anlatan programlara dönüşmesini Rabbimden niyaz ediyorum…”

 

Ramazanda televizyon ve radyolarda programlar devam edecek. O programlar da her türlü yanlışlıktan uzak olarak, sadece İslam’ın medeniyetler kuran ana yolunu, sadece İslam’ın hakikat yolunu, herhangi bir hurafeye başvurmadan, bir abartıya başvurmadan doğru bilgisini, sahih bilgisini paylaştığımız programlara dönüşmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Bu hizmete katkıda bulunan kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Ama her birimizin bu hizmeti ifa ederken dikkat edeceğimiz hususlar olduğunu da buradan belirtmek istiyorum. ramazan.diyanet.gov.tr web sayfası bizim Ramazan faaliyetlerimizi, etkinliklerimizi adeta bir kütüphane gibi bütün bilgileri kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla paylaşacağız, paylaşmaya devam edeceğiz.

 

“Türkiye Diyanet Vakfı, 64 ülke ve 278 bölgede iyiliğin sesi olacak…”

 

Bu sene 64 ülke ve 278 bölgede iyiliğin sesi olacağız inşallah. Gönüllülerimizle birlikte, çalışanlarımızla birlikte, 64 ülkede 278 bölgede iftarında bir bardak su bulamayan, iftar sofrasında bir küçük ekmek dahi bulamayan kardeşlerimiz var. Dünyanın muhtelif yerlerinde milletimizin iyilik elini buralara taşıyacağız ve onların milletimize dualarıyla dönmeye devam edeceğiz inşallah.

 

“Diyanet’e yönelik itibarsılaştırma faaliyetlerinin, Diyanet’in tarihinde, Allah Resulünün davet ve irşat tarihinde bir nokta kadar dahi değeri yoktur…”

 

Değerli din gönüllüsü kardeşlerim, değerli Diyanet mensupları, son 15 günde Başkanlığımıza, hizmetlerimize yönelik yöneltilen kötü kampanyalar, itibarsızlaştırma faaliyetleri sakın sizi hiçbir zaman ümitsizliğe sevk etmesin. Bunlar Diyanet’in tarihinde, Allah Resulünün davet ve irşat tarihinde bir nokta kadar dahi değeri yoktur. Bilakis, bütün bu yalanlar, iftiralar, bu kampanyalar sizi çok daha büyük bir aşk ile hizmet etmeye sevk etmeli.

 

“Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’nin dini istikrarının, dini bütünlüğünün, din güvenliğin teminatıdır…”

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’nin dini istikrarının, dini bütünlüğünün, din güvenliğin teminatıdır. Ve Diyanet sadece Türkiye’nin Diyanet’i değildir. Diyanet yeryüzünde yaşayan bütün mümin Müslüman kardeşlerimizin Diyanet’idir elhamdülillah.

 

Kaynak: http://www.diyanet.gov.tr

Yorumlar

  • (not be published)